Ayna olmak, kendini sadece yansıtan yüzeye indirgemek demektir: Ayna haline gelmiş bilinç yansıyışı edilgen tarzda hisseder. Bilinç bakışa yerleşmiş olan biçimlere ve yaratıklara maruz kalmalıdır ki bunları yansıtabilsin. Bilincin sonu gelmez reddi aynı zamanda sonsuz bir kabuldür de: "Cadı" kılığı altında ironi, kendi kendini seyretme gücüne sahip yabancı bir cellattır: Ben-Ayna o durağan ve parlak sağlamlığı içinde donup kalmışken, o "kendi kendini seyreder".
Ben-ayna melankolinin uç noktadaki bir görünümüdür: Kendine ait değildir, kendinden tamamıyla mahrumdur. Baudelaire kendi üstüne dönen/yansıtıcı edilgenliğin yarattığı umutsuzluğu ifade etmekte yalnız değildir. Leonce ile Lena'da Büchner prensesin ağzından şunu söyler: "Yoksa ben, üzerine eğilen her görüntüyü derin sessizliği içinde yansıtmaya mı mahkumum; savunmasız, zavallı bir su kaynağı gibi miyim?"