İnsanlar can sıkıntısını da bu kötülükler arasında görüyorlar; bu yüzden, canlarının hep birlikte sıkılması için bir araya geliyorlar. Nasıl ki yaşam sevgisinin temelinde ölüm korkusu varsa insanların toplumsallık dürtüsü de aslında dolaysız bir dürtü değildir yani toplum sevgisine değil, yalnızlık korkusuna dayanır yani, öteki insanların sevimli varlığı aranmıyordur; aslında, yalnız olmanın ıssızlığı ve boğuculuğundan ve kendi bilincinin tekdüzeliğinden kaçılıyordur; bu yüzden, bunlardan kaçınmak için kötü bir toplum tercih edilmekte ve her toplumun zorunlu olarak beraberinde getirdiği eziyet ve baskıdan da hoşlanılmaktadır.