Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

72 syf.
·
Puan vermedi
·
4 saatte okudu
TDK'ye göre bibliyoman; hastalık derecesine varan kitap sevgisi olan kimse şeklinde, bibliyomani ise kısaca kitap düşkünlüğü şeklinde tanımlanıyor. Ben bu kelimeyi yine 1K sayesinde bir iletide görmüştüm. İletide aynı zamanda kitaplarda ve kütüphanelerimizde minimalizm ile alakalı bir video da bulunuyordu. Hani hep derler ya bir kitap okudum ya da bir dizi/film izledim hayatım değişti diye. Ben bu kadar kesin konuşamasamda bana çok büyük bir farkındalık kazandıran o videoyu (bulursam linkini de koyacağım), ardından da o kitabı okumuş bulunuyorum. 2018 yılı içerisinde onlarca kitap satın aldım ve bunların çok az bir kısmını okudum. Şu anda kütüphanemde büyük bir hevesle aldığım ancak okumadığım 60'dan fazla kitap var ve benim hala, çok affedersiniz ama, ağzımın suyunu akıtarak satın almak istediğim bir sürü kitap var. Bibliyoman ifadesini ilk duyduğum ana kadar geçerliydi bu istek tabi ki. Ondan sonra bu isteğime ket vurdum ve yaklaşık 3-4 aydır hiç kitap satın almadım. Ve şunu fark ettim ki ben sadece kitaplarım olmasını seviyormuşum. "Evet, onlar benim ve ne zaman istersem o zaman okuyabilirim" şeklinde düşünebilmeyi seviyormuşum. Fakat ileride alacağım ve canımın istediği zaman okuyabileceğim kitapları düşündükçe önceden satın almış olduğum kitapları hep geride yığılı bir halde bıraktığımı da fark ettim. Hemen faydalanmayacaksam o kadar kitabın rafta durup tozlanmasının ne anlamı vardı ki? İşte böylelikle kafama değişim fikrini iyice sabitledim. Artık hoşuma giden bir kitap gördüğümde satın alacağım değil de okuyacağım kitaplar listesine ekleyeceğim. Şimdi kitaba değinecek olursam yazarın henüz genç bir delikanlı iken ele aldığı ve gerçek olay ve kişilerden esinlendiği ilk öykü Bibliyomani. 30 yaşında, kocaman bir kütüphanenin hayaliyle yanıp tutuşan ancak zar zor okuyup yazabilen bir adamın hikayesi bu. Fakat sahip olduğu tüm bu kitapların 'manevi derinliğinden ve edebi değerinden bihaber'* bu adam. Sadece kitaplarının varlığı, onlara dokunabilmesi, parmaklarının ucunda tüm o kabartıları hissedebilmesi ve onları koklayabilmesi yeterli bu adam için [Tanıdık geldi mi? :) ]. Ancak bir kitabı neden bu kadar çok istediğini açıklayamayacak kadar da uzak kitaplara. Bahsettiğim adam Giacomo özellikle el yazmalarına karşı büyük bir zaafa sahip. Zaten başına gelenler de bu yüzden geliyor. Her neyse, kitapla alakalı en sevdiğim yanlardan biri de kitabın sayfalarının bir yüzünde öykünün Falubert'in el yazması kısmının, diğer yüzünde ise öykünün Türkçe kısmının bulunuyor olmasıydı. Buna neden olarak da sonsözde Falubert'e düşkün bibliyofilileri tatmin etmesi amaçlı olduğu söylenerek güzel bir ironi de yapılmış.
Bibliyomani
BibliyomaniGustave Flaubert · Sel Yayıncılık · 2017723 okunma
··
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.