Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

381 syf.
10/10 puan verdi
Bazı romanlar oluyor, okurken de bitirdikten sonra da uzun süre etkisinden kurtulamıyorsunuz. Günlük hayatınıza devam ederken aklınıza bir anda o romandan birileri ya da bir sahne gelebiliyor. Bu tür romanlar ya genelde gerçek olaylardan alınmış ya da otobiyografik çizgiler taşıyan şeyler oluyor. İşte o romanlardan birisini yeni bitirdim ben; Hasan İzzettin Dinamo’nun Savaş ve Açlar’ı… Son zamanlarda konusu Samsun’da geçen romanları okuyordum. Savaş ve Açlar’ı ise birkaç ay öncesine kadar hiç duymamıştım. Bu benim ayıbım olsun çünkü nasıl olmuş da bu yaşıma kadar okumamış hatta duymamışım böyle bir romanı? Üstelik devamı da varmış; Öksüz Musa. Hasan İzzettin Dinamo, sosyalist kesimde bilinen bir isimmiş. Hayata veda edeli epey olmuş. Trabzonlu bir ailenin çocuğu ve daha bebekken önce İstanbul’a, oradan da 3-4 yaşlarındayken Samsun’a gelmişler. Babası Yemen Çöllerinde yedi yıl harp edip, hayatta kalan nadir askerlerden birisiymiş. Ancak Cihan Harbi başlayınca önce Karadeniz’deki pek çok erkek gibi babasını ardından da 15 yaşındaki ağabeyini cepheye almışlar. Onların gidecekleri yer Sarıkamış Cephesi olmuş. Hasan İzzettin Dinamo, henüz 5-6 yaşlarındayken anası ve kardeşleriyle Samsun’da yokluk ve açlık içinde kalakalmış. Şimdi ‘Hasan İzzettin’ yerine ‘Musa’ ismini koyun oraya. Çünkü roman ana konusu ve olaylarıyla neredeyse tamamen gerçek. Romanı başarılı kılan ama okuyucuyu çok daha derinden etkileyen şey de tam bu işte; gerçek olması! Hatta maalesef gerçek olması… Konu ve gidişatla ilgili çok fazla ipucu vermek istemiyorum. Çünkü biliyorum zor ama isterim ki her Samsunlu, her Karadenizli, her Türk vatandaşı bu romanı okusun. Evet, yazarın dünya görüşü, hayata bakışı, inançları ya da inançsızlığı… Bunlara katılıp katılmamak herkesin kendi tercihidir lakin anlatılanları yabana atmamak lazım. Üstelik bazı şeyleri yaşamadan hüküm vermek kolay olsa gerek; ben savaşı yaşamanın getirdiği karamsarlığı ve inanç kaybını Cengiz Dağcı’nın romanlarından iyi biliyorum. Savaş ve Açlar ise bana en çok Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana’sını hatırlattı. İki roman hüzünleri ve hadiseleriyle epeyce benzeşiyor. Bu doğal çünkü savaşın milleti, dini, ülkesi yok; büyük bir acı ve yıkım demek. Savaşın tarumar ettiği şeylerin başında ise ahlak ve merhamet geliyor. Biz savaş denince genelde gidenlerin hikayelerine odaklanıyoruz. Ancak bir de kalanlar var. Cephe gerisindeki acıların cephedekilerden aşağı kalır bir yanı olmadığını bu romanda iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Kitabın adı bütün romana sinmiş durumda; savaş ve açlar. Yıllar süren kıtlık günlerinde açılığın ne büyük bir felakete dönüştüğünü görüyorsunuz. Kitabı birkaç gün içinde okudum ve bazı zamanlar karnım açtı. Anlamaya çalıştım. Pazar yerine çıktım, tezgahlardaki sebzelere, meyvelere farklı gözle baktım; evdeki çocuklarıma, karşımdaki tepelere… Sonuçta romanın geçtiği şehirdeyim ben de. Roman biter bitmez şimdi bir tarafında kocaman bir AVM’nin yükseldiği Mert Irmağına indim. Köprüden o sulara baktım. Salhanenin nerede olduğunu, Reji binasını kestirmeye çalıştım. Musa’nın denize girdiği alan şurası olmalı; Tatar barakaları burada olmalı diye farklı bir gözle baktım şehre. Daruleytam ise bugünkü Sosyal Bilimler Lisesi alanındaymış. Romandaki anlatım çok başarılı. Kalın bir kitap olmasına rağmen yormadan okutuyor kendisini. Trajedi dolu bir roman. Tasvirler, gelişmeler yerli yerinde. Fakirliği, açılığı, sefaleti, haksızlığı, kalleşliği ziyadesiyle duyabiliyorsunuz. Bugünkü rahatımız ve refah seviyemiz göz önüne alındığında insanın inanamayacağı şeylerle karşılaşıyorsunuz. Kuduz, pislik, fakirlik, açlık, garibanlık, yokluk, hastalık… Köpek pisliği toplamaktan tutun da deniz suyundan tuz çıkarmaya kadar hemen her şey. Ve açlıktan ölen çocuklar; şehit eşi ya da çocuğu olmalarına rağmen yüzüne bakılmayanlar, kötü yola düşürülenler… Kırım göçmenleri, Kafkas göçmenleri, Balkan göçmenleri ve Doğu Karadeniz göçmenleri, Ermeni ve Rumlar… Elbette her dönemin yüz karaları olan savaş fırsatçıları ve elbette gemilerini yüzdürenler. Bedel ödeyenler. Şehitlerin kim için şehit olduğunu sorgulamak zorunda kalıyorsunuz. Bir ailenin merkezde olduğu, deruni acılar barındıran bir romanla karşılaşıyorsunuz. Hasıl-ı kelam, bu roman beni derinden etkiledi. Milletlerin tarihlerinin kişisel tarihlerle ilişkili olduğunu unutmamak lazım. Ve hayat ‘1914-18 yılları arasında Birinci Dünya Savaşını yaşadık’ cümlesi kadar basit ve kolay değil asla…
Savaş ve Açlar
Savaş ve AçlarHasan İzzettin Dinamo · Heyamola Yayınları · 20051,320 okunma
··
171 görüntüleme
Yasin YALÇIN okurunun profil resmi
Son cümle inanılmaz anlamlı olmuş. "Ve hayat ‘1914-18 yılları arasında Birinci Dünya Savaşını yaşadık’ cümlesi kadar basit ve kolay değil asla…" Savaşla alakalı olarak tarih kitapları değil de romanlar okutulsaydı, savaşa çok daha az meraklı bir nesil yetişeceğinden emin gibiyim.
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Buradaki son cümle de hayli manidar olmuş; Savaşla alakalı olarak tarih kitapları değil de romanlar okutulsaydı, savaşa çok daha az meraklı bir nesil yetişeceğinden emin gibiyim.
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Hocam, kaleminize sağlık. İncelemenizi okurken Dağcı, Aytmatov yanında Elçin'in o şiir gibi romanı "Ak Deve" de aklımdan geçti. Siz de okumuşsunuzdur muhakkak, savaş yıllarında açlık öyle boyutlara varır ki çocuklar serçe avlamak zorunda kalırlar.
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Ak Deve'yi okudum hocam, hatta uzun bir değerlendirme yazmıştım. Yorumunuz doğru, Dağcı cepheyi ee anlatır ama Aytmatov ve Ak Deve'de Elçin cephe gerisini de anlatır. Sonuçta savaş büyük bir felaket... Bu kitap onu fevkalade bir şekilde anlatmaktadır.
Bu yorum görüntülenemiyor
Büşra ŞAHİN okurunun profil resmi
Kitabı okuyup bende inceleme yaptım şimdi. Sonra sizinkini okudum. Çok güzel incelemişsiniz. Ben spoiler içermesin diye çok az bahsettim ki kitabı okumayanlar rahat rahat okusun. Dediklerinize katılıyorum tamamen. Savaşta kalanların hikayelerini bize gösterdiği ve bize başka bir pencere açtığı için yazara minnettarım. Yoksa ne açlıktan ölen şehit çocuklarını ne de onların mallarını zorla ellerinden alan zalimleri, eşkıyaları bilemeyecektik.
ALPER KIZILKAYA okurunun profil resmi
Belli ki muazzam bir bilgi birikiminiz, dil hakimiyetiniz, yuksek kultur ve hitabet yeteneginiz var. Bu kitabi oyle ya da boyle zaten okuyacagim ama oncesinde okumus kisilerin goruslerine bir goz gezdireyim deyip incelemenizi okudum. Sanirim bu benim icin yeterli olacak. Tesekkurler, esen kalin!
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Estağfurullah Alper Bey. Esasında ben de kendi çapında bir yazarım. Şayet layık görüp benim romanlardan da okursanız sevinirim.
Mehmet Yılmaz
Mehmet Yılmaz
Numan B okurunun profil resmi
Hocam kitabı yeni bitirdim bir şeyler yazmaya yeltendim ama siz o kadar güzel özetlemişsiniz ki gerek görmedim elinize sağlık
Gönül. okurunun profil resmi
Önümüzdeki günlerde okuyacağım kitabı. Etkileyici incelemeniz hevesimi daha da arttırdı, kaleminize sağlık.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.