Gönderi

Kendi yapmamız gerekenleri Allah’tan istiyoruz
Dün bir aradalarmış, bugün baktığımızda ise neredeyse mezhep savaşları yaşayacağız. Neden? Tek hakikat iddiası ve diğerlerini susturma çabası olmaya başladığı an İslam dünyası sıkıntıya girmiş. Dini düşünce duraklamış, bundan da öte Müslümanlar birbirlerine hayatı zindan etmeye başlamışlar. İlim arttıkça hoşgörü artıyor ve farklı şekilde düşünülebileceğini de öngörmeye başlıyoruz. Ama bilgi sığlaştıkça “Din budur. Dinin hakikati budur, başka şekilde düşünülemez. Başka türlü düşünen bu dine ihanet ediyor” diyerek dini düşüncenin, dini çoğulculuğun, din üzerinde farklı farklı bakış açılarının önünü kesiyoruz ve bunu cihad gibi görüyoruz. Dini koruduğumuzu düşünüyoruz. Dinin sahibi Allah’tır ve dinini koruyacaktır. Müslümanın kendi hayatını ve istikametini koruması, kendini koruma kaygısı içinde olması lazım. Müslüman aydınlar arasında, buna medya da büyük oranda dahil, dini hoşgörü, dini düşüncede karşılıklı anlayış ve çoğulculuk gelişemedi. Bunun acılarını hep birlikte çekiyoruz. Sadece Türkiye olarak değil, Bangladeş, Somali, Nijerya, Moritanya, Yemen, Ürdün, Suudi Arabistan… Her biri kendi tercihini tek ve yegane hakikat olarak görüyor. İlahiyat fakülteleri bile 20-30 yıl önceki durumu arar hale geldi. İslam dünyası acı, kargaşa ve perişanlık içinde. Bu hale nasıl geldik? Bunları hep Batılılar yapıyor, biz çok iyiyiz diyemiyorsunuz. Çünkü biraz içeriden görüyorsanız, biraz insaflı bakıyorsanız, hep öteki yapıyor diyemiyorsunuz. Çünkü asıl sorun bizim İslam anlayışımızda. Bizim anlayışımız başkalarının müdahale edebileceği ortamı oluşturuyor. Kur’an-ı Kerim bize “Başınıza ne gelirse kendi ellerinizle yapıp ettiklerinizin sonucudur. Allah’tan değildir” diyor. Ali Bardakoğlu
··
4 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
꧁ İzzeddin el Kassam ꧂ okurunun profil resmi
“Ashabım semadaki yıldızlar gibidir. Hangisinden hadis alırsanız, doğruyu bulursunuz. Ashabın ihtilâfı sizin için rahmettir.” (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I/64; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, I/210-212) Yine Beyhakî aynı yerde şu hadise yer vermektedir: “Muhammed’in (a.s.m.) Ashabının ihtilâfı Allah’ın kulları için bir rahmettir.” Aynı meâldeki hadisin varlığını, Taberânî, Deylemî, Ebû Naîm, ez-Zerkeşi, İbni Hacer gibi hadis âlimleri de belirtirler. Hadiste ifade edilen “ihtilâf” müsbet olanıdır. Buradaki ihtilâftan murad, dinin asıl meselelerindeki ihtilâf olmayıp, fer’î meselelerdeki ihtilâftır. Çünkü dinin asıllarındaki ihtilâf dalâlettir. Müctehidler bir meselede ihtilâfa düşseler, isâbet edenler iki sevap alırken, yanılmış olanlar bir sevap alırlar. Dinî meseledeki doğruyu ararken yanılmaları dahi onlara bir günah kazandırmamakta, sevap kazandırmaktadır.  ------- 4 Hak Mezhep vardır. Kuran ve sünnetten şaşmış(Dalalete düşmüş) mezhepler hak olamaz. Fakat bu tekfir etmemizi de gerektirmez. Hesapları Allaha kalmıştır. "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır." buyurmuş. Ashab sormuşlar: "Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?" Şöyle cevap vermiş: "Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! Yâni Ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır." (Tirmizi, İman,18; İbnu Mace, Fiten, 17)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.