Gönderi

Dünya neyse odur, ama hep azalır, rüzgarlarla içten içe oyulur, yitip gider, zamanla bir uğultuya dönüşür. Kimse onu olduğu gibi göremez, çok şükür. Asfalt vardır, toprağı görmeni engelleyen, toprağı ve ölülerini. Duvarlar, çatılar, tavanlar, kör kapılar perde gibi gerilir gecenin karanlığıyla seninki arasında, soks.k lambaları yollar boyunca ışıklandırır umudun yalanlarını, koca koca bakımlı binalar, köprüler, anıtlar dikilir taşın sürgüsüyle insanınki arasında. Şafaktan az önce, gecenin tükendiği ama aydınlığın henüz geri gelmediği bir saat var, şehrin bütünüyle boşaldığı tek saat. Işıklar söner, her şey susar, kapalı kapaklarının altında kıpırdanan gözbebekleri bile durur. İşte o benim saatimdir. Bir başıma, başıboş yürürüm metruk sokaklarda, kaldırımlarda, taş döşenmiş sessizlik yollarında yürürüm, yürürüm. Sokaklar bende yürür. Bir çağrı beni kendimden dışarı, uzaklara doğm firlatır, sevinçle bağırırım, şarkılar söyler, kollarımı açıp yağmumn altında döner dururum. Saçlarımdan, yanaklarımdan, gözlerimden akar damlalar, sırtımdan aşağı yuvarlanır, oluk oluk çamuru akıp gider yüreğimin.
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.