Gönderi

632 syf.
9/10 puan verdi
Ivan Aleksandroviç Gonçarov’un 19. yüzyılın ortalarında Rus edebiyatına kazandırdığı başyapıtı Oblomov, ilk olarak 1849 yılında “Oblomov’un Rüyası” adıyla bir dergide yayımlanmış ve sonrasında bir ay kadar inanılmaz kısa bir süre boyunca yapılan çalışmanın ardından roman haline getirilmiştir. Gonçarov, Oblomov’u bu kadar kısa sürede nasıl yazdığını ise şöyle açıklıyor: “Bu büyük romanın bir ay içinde yazılması belki de imkansız görünür. Ama unutmayın ki, bu eseri yıllarca kafamda taşıdım ve onu ancak kağıda geçirmek kalmıştı.” Gonçalov’un Oblomov’u batı ile doğu arasında sıkışıp kalan Rus kültürüne, insanına karşı bir yergi, eleştiri niteliği taşıyan bir eserdir. Rus aristokrasi olan Oblomov, kitabın başkişisi. Kendisi ile ilgili sürekli yeni planlar yapmasına rağmen, tembelliği ve boşvermişliğinden dolayı bu planlarını bir türlü uygulamaya koyamayan, etrafında, ülkesinde olanları umursamayan veya umursamak istemeyen, her ne olursa olsun öfkelenmeyen bir roman kahramanı. Ayrıca fazlasıyla alçakgönüllü bir karaktere ve temiz kalbe sahip. Tam ayağa kalktı derken tekrar eski boşvermişliğine geri dönen ve bu konuda ben dahil çoğu okuyucusunu sinirlendirmeyi başarabilen bir karaktere sahip. Ben kendisni bugünün işine yarına bırakmak ustası olarak da tanımlıyorum. Romanın bir diğer ana kahramanı Stoltz ise Oblomov’un aksine olarak çalışmayı fazlasıyla sever, ve disiplinlidir. Sürekli Oblomov’u ayağa kaldırmak için elini uzatsa da dostunun elini tutacak takati bulamamasından dolayı çabaları beyhude kalmaktadır. Gonçalov’un Oblomov ile Ştoltz karakterlerini kitabında ydost olarak tanımlaması biraz ilginç. Ben bu durumu esasen klasik bir doğu-batı karşılaştırması olarak görüyorum. Oblomov, tembel, umursamaz, işbilmez, kalkınmadan, gelişmeden, üretmeden doğu insanını temsil ederken; Ştoltz ise çalışkanlığı, aklı, aydınlanma çağını temsil ediyor. Kitapla birlikte kelime lugatımıza giren oblomovluluğu da değinmek istiyorum. Bence oblomovluluğu sadece fiziksel tembelliğin simgesi olarak tanımlamak yetmez. Oblomovluk aynı zamanda hayatın anlamsızlığını, hiçliğini farkedip hayatın her alanlarınından kendini geri çekmenin ve boşvermişliğin simgesidir. Keza Oblomov’un kendisi bunu kitapta şöyle açıklıyor: Stoltz : Ama bu hayatta sevmediğin şey ne? Onu söyle. Oblomov : Her şey; durmadan öteye beriye koşmalar, küçük ihtiras oyunları, hele de açgözlülükler, rekabetler, dedikodular, birbirine çelme atmalar, birbirini tepeden tırnağa süzmeler. Konuşmalarını dinledikçe insan budalalaşıyor. İlk bakışta zeki adamlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: "Falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı." Başka birisi: "Aa! Olur şey değil; niçin acaba?" Ya da: "Falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti, bir başkası üç yüz bin kazandı." İllallah bunlardan. Bunlar arasında insanlık nerede? İnsanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? İnsanlık ufak paralar haline gelmiş. Velhasılıkelam, Oblomov, içimizin karanlıklarında saklı duran tembelliğin, Ivan Aleksandroviç Gonçarov kalemiyle Rus edebiyatındaki yansımasıdır. Oblomov, kendilerinin bile ne olduğunu bilmediği Rus aristokrasine karşı bir yapılan göndermedir. Oblomov, hayatın anlamsızlığını ve kötülüğünü anlamış insanların boşvermişliğidir. Oblomov, Oblomovluğun kitabıdır. Oblomov'u okuyun, okutun. Ama, okurken kendinizi fazla oblomovluğa alıştırmayın:) Herkese şimdiden keyifli okumalar.
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139.6k okunma
·
22 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.