Dostoyevski’nin de ahlâk yönündeki çaba ve uğraşılarının sonucu pek yüz ağartıcı görülemez. Bireysel-içgüdüsel istekleri toplum gerekleriyle bağdaştırmaya yönelik alabildiğine çetin boğuşmaların ardından bir gerilemeye sapar Dostoyevski; gerek dünyevî, gerek ruhanî otoriteye boyun
eğer, Çar’a ve tüm Hrıstiyanların tanrısına karşı aşırı saygıda karar kılar ve dar ufuklu bir Rus milliyetçiliğine gidip bağlanır; oysa bu, kendisiyle boy ölçüşemeyecek çok kimsenin daha az çaba harcayarak ulaştığı bir durumdur. Büyük sanatçının güçsüz yanı da işte burada saklı yatar; Dostoyevski insanların öğretmeni ve kurtarıcısı aşamasına yücelmek fırsatını elinden kaçırmış, onların cellâtları arasında
yer almıştır. İnsanlığın gelecekteki uygarlığı, bu bakımdan kendisine pek minnet borcu duymayacaktır.