Sonunda bitti dediğim bir kitaptı. Kitabın konusu aslında çok umut vaat ediyordu; vampirler, cadılar, iblisler, süper güçlü bir cadı yüzünden bir kütüphaneye doluşan doğaüstü canlılar.. konu çok çok güzel fakat tam anlamıyla işlenememiş aktarılamamış gibi geldi. Okurken çok bunaldım, yarım bırakmamak için çok direndim. Sonuç olarak bitirdim ama henüz ikinci kitabı aşırı bir merakla okuyayım da bu seriyi bitireyim diye bir heyecan yok maalesef. Buna sebep giriş bölümünün ilk kitapla 672 sayfa kadar uzatılması ve çok az heyecan barındıran bölümlerin olması. Ayrıca doğaüstü canlıların karşılaşmasından ziyade iki aşığın hikayesini okumaktan ibaretti sanki.
Ayrıca şimdilik tam anlamıyla aynı olmasa da aşırı derecede Alacakaranlık kurgusunun tadı var kitapta, kırılgan ve vampire aşık bir kız, gerekirse vampir olabilecek kapasiteye sahip aşkı için dağları bile delecek kadar kör gözlü Diana . İmkansız ama bir vampirden çocuğu olabilir falan falan..
Tabi şimdi cadı deyince aklıma ilk Vincent Griffith, Davina Claire, Bonnie Bennett, vampir deyince , Elijah Mikaelson, Marcel Gerard, Caroline Forbes ve hepsinin kralı deyince Klaus Mikaelson geliyor. Vampir ve cadı ne demek bilmesem neyse de, bu kadar uzatıldığı için beğenmedim ben bu kitabı sanırım, yine de devam edeceğim ama :))
çok vaktiniz varsa , okuyacak daha iyi bişey yoksa, sabırlı iseniz 672 sayfayı iki üç idare edecek bölüm için okunacaklar listenize alabilirsiniz:))