Yedi güzel adamlardan biri olan Rasim Özdenören,
1940 yılında Maraş’ta doğmuş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirmiş. Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman olarak çalışmış bir yazar. Türk öykücülüğünün ve deneme yazarlığının en usta kalemlerinden biri olarak iz bırakmış. Karaman Türk Dili ödülünde ‘’ Türkçeyi güzel ve doğru kullanan edebiyatçı ödülünü’ kazanmış.
Kitabı bitirdiğimde her zamanki soruyu sordum kendime – Ne kattı sana ? Bu soruyu düşünmeye başladıkça kendi dünyamda nasıl bir müslümanım acaba diye yığınlaşmış düşüncelerim, bozukluklarım devreye girdi. Kendimi sorguladım.
Yazar, müslümanca düşünmenin neler olduğuna dair; günümüzdeki problemleri, Batı dünyası ile karşılaştırmalarla eleştirel tavır çerçevesinde işleyip düşünmemizi, kendimize gelmemizi istemiş.. Hep bir karşılaştırmayı hissettim. Bilim, felsefe, sosyallik, teknoloji vs. deki temel sıkıntının putlaştırılması, Allah'ı unutturulmaya çalışılması diye yorumladım. Her şeyin kolaylaşması nedeniyle doyumsuzluğun arttığına, nefsi okşadığına, teknoloji karşısındaki acizliğimiz nedeniyle kulluk ettiğimizin farkındalığını belirtmiş. ‘’Allah’tan başkasına kulluk edeni de Allah her şeye kul eder.’’(109)
Her yapılanda Allah'ın rızasını kazanmanın, gözetmenin vurgulanması önemli bir içselleştirme oldu benim için.. Mesela '' Kendi iç şartımızı İslam'a göre düzenleyebildiğimiz takdirde dış dünya şartının aslında göründüğü kadar mudil(karmaşık) olmadığını da kavrayabiliriz '' (111) diye söyleyerek İslam'ı anlamayı, ''İslam'da marifetlerin en üstünü, ihlas ve takva ile hayatını sünnete uyarlayabilmektir. Böyle yapmaya gayret eden Müslümansa hayatında bunun dışında da bir beklentiye yer vermez olur.'' (153) İslam'ın yüceliğini vurguluyor. Niyetlerimizin öneminden bahsedişler de mevcut kitapta..
Batılılaşmış insana, Batı uygarlığına dair eleştirel yaklaşımında; müslümanların bölünmüşlüğü, İslam’ı anlamada, davranışa dökmedeki yetersizliği kitapta bahsedilmiş.
‘’An içinde yaşamak ona kul olma bilincini duyurduğu ve birazdan öleceği gerçeği bu fırsatı elinden alacağı için anlam taşır. Bu yüzden ‘’an’’ bir haz ve lezzet aracı olarak kullanılmaz, kul olma bilincinin yüklenildiği bir fırsat olarak değerlendirir.’(113) diye söylerek her an ölümün geleceği, inananlarımız için hazırlığımızın ne ölçüde olduğuna, An’a odaklanmayı vurgulamış yazar.
Felsefeye dair tespitleri de dikkatimi çekmişti;( katılmadığım yerleri de vardı) çıkardığım sonuç, sürekli düşüncelerle boğuşarak eyleme dökebilmek bir o kadar zorlaşabilir, bir an önce eylem eylem eylem diyebiliriz. :) Kendi adıma en sık eleştirdiğim hususlardan biri de bu. Eyleme dökmekte zorlanmak bazı şeyleri.. Kitabı bir kez okumakla anladığımı düşünmüyorum. Ara ara açıp konu başlıklarıyla tekrar düşünmek, anlayabilmek gerekiyor. Bazı düşüncelerine katılmadıklarım da oldu...Kitapta Arapça, Osmanlıca kelimeler de var. Araştırıp cümlede ne demek isteniyor merakı da çok güzel idi kendi adıma. Kitabın en çok bana kattığı; her şeyde Allah'ın rızası ile adımlar atıp başlamak, eyleme geçmek. Müslümanlığı, İslamı sadece salt bilgilerle doldurup bırakmamak.. Anlayabilmek.. Kitaptan anladıklarım bunlar oldu. Youtube’dan Rasim Özdenörenin bazı konuşmalarını dinledim. Sakin, mütevazı bir kişiliğe sahip gibi geldi. Yedi güzel adamlardan birisi imiş. Cahit Zarifoğlu ile zıtlıklarından, anılarından bahsetmiş. Cahit Zarifoğlu'nu merak ediyordum daha çok merak ettim. Hikayem bu kadardı.
Bu kitapla buluşturan fikirlerini önemsediğim, dolu dolu anlamlı, içten yüreğiyle tanıdığım kıymetli arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. Eksik olmasın hiç. ^_^