Gönderi

430 syf.
·
Not rated
·
Read in 35 hours
BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ Bu toprakların ortak bir kaderi var. Üzerinde “bin muhteşem güneş” te olsa daimi bir karanlığın içinde olma kaderi. İnsan sorunu var bu toprakların insan. Kadim zamanların medeniyetlerini kuran ve sürdüren bu topraklar, nedense son birkaç asırdır hep kayıpların ve karanlıkların merkezi haline geldi. Ülkenin adı hiç önemli değil, Türkiye, İran, Pakistan, Afganistan veya Mısır olsun fark etmiyor. Hepsi aynı kısır döngünün içinde aynı kaderi aynı tarzda yaşıyorlar. Savaş, yolsuzluklar, cehalet, ayrımcılık. Çocukların ve kadınların yok sayıldığı, hayvanların ve hatta bitkilerin bile istismar edildiği bu topraklar ve çaresizlik… Hangi edebi türü kullanırsanız kullanın şiir veya nesir, roman veya tiyatro fark etmez. Aynı şeylerin aynı isimlerle, aynı acıların da aynı tarifleriyle yazıldığını göreceksiniz. Kabil de geçen romanın mekân isimlerini değiştirin kendinizi İstanbul’u ve İstanbul insanını anlatan bir roman okur bulursunuz. Çünkü acılarımız ve açmazlarımız hep aynı, isimlerimizin aynı olduğu gibi. Meryem, Leyla , Celil veya Reşit hep aynı. Kaderlerimiz gibi, kederlerimiz gibi. Zannederim bizler insan sorununu çözemiyoruz. Bizde vatan, din vb. başka değerler insanın önüne konuluyor. Tüm yatırımlar ve demagojiler bu kavramlara yapılıyor. İnsan ihmal edilince diğer tüm değerlere yapılan yatırımlar ortaya bir hüsran toplumu çıkarıyor. Çünkü gerçek manada insan olamayınca dindar olmak veya dinsiz olmak bir anlam ifade etmiyor. Kötülüğü işlemeye engel olan şey din değil, insan olabilmektir. İnsan olamayanların gerek din adına gerek dinsizlik adına işlediği suçlar ve zulümler hem tarihte hem de günümüzde ortadadır. İnsan olmayı beceremeyen Yezid, Hz.Hüseyin ve diğer Müslümanları katlederken bunu din adına yapabiliyordu. Yine insan olmayı beceremeyen Hitler ve benzerleri milyonlarca insanı öldürürken inandıkları dine veya ideoloji adına bunları haklı gerekçelerle! yapabiliyorlardı. Bir tarafta yerdeki haşerata basmayayım diye eteklerine zil takan sufiler, bir tarafta hayvanlara tecavüz eden amcalar. İnsan olamayanların hüküm sürdüğü bu kadim toprakların kadim trajedilerini, kadına şiddeti,çocuk yaşta evliliği, savaşı, çıkar ilişkilerini ülke ismine bakılmaksızın bu kıtanın acılarını okutan bizden bir roman. Çoğu yerde kendini dışarıdan bir göz olarak konumlandırmanın sırıttığı bir dil ile yazmanın izlerini fazlaca hissetsem de, bizden birilerinin bizi, bizim istemeyeceğimiz bir gerçeklik ile yazması güzle bir şey neticede. Doğunun tüm trajedilerini bir arada görme ve anlama imkânı. Afgan savaşlarının gerçek yüzünü görmek güzel. Hemen yanımızda 10 yıldır süren Suriye iç savaşlarının aslında ne olduğunu da anlayabiliriz belki. Savaş, göç, iltica, parçalanma. Hepsi bir gerçek ve hepsi de bu toprakların kaderi. Ne zaman sen o kaderi değiştirecek gerçek hamleyi yapacaksına bağlı bir kader. Leyla o hamleyi yapıyor. O kaderi değiştirme adına ilk tuğlayı koyuyor. Acı içinde bir ümit meşalesi. Acılarımızın içinde arabeske bağlanma değil de gerçek hamlelere yapışma ümidi. Hamaset ile tüketilen bir toplum olarak belki bu acıları yaşamamak için gerçeğe adım atarız ümidiyle.
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020101.1k okunma
··
140 views
Burcu KARATAŞ okurunun profil resmi
İncelemenizi, kitabın içinden bir bölüm zannettim, işte söylenmek isteyip toparlanamayan cümleler dedim, çok teşekkürler bu güzel anlatım için.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.