Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Görünmez Posta
“Görünmez Posta” adı verilen bu ağ, Volkswagen’in son modelini ya da yeni çıkan çamaşır deterjanlarını tanıtan ve dağıtan ağı hiç umursamıyordu. Ağdaki haberler, özetle “özgür aşk”ı benimseyen ve birazcık zevk sahibi kimsenin giymeyeceği kıyafetler kuşanan bu küstah ve kirli gençlerin seyahat edebilecekleri başlıca rotaları yaymaya yönelikti. Kızlar örgülü saçlarını çiçeklerle süsleyip uzun etekler giyiyor, rengârenk bluzlarının altına sutyen takmıyor, her renkte ve boyutta kolyeler kullanıyor; oğlanlarsa saç ve sakallarını aylarca kesmiyor, yıprana yıprana rengi atan ve yırtılan kot pantolonlar giyiyorlardı; çünkü kot pantolonlar dünyanın her tarafında pahalıydı... ABD hariç, orada kotlar fabrika işçilerinin yaşadığı varoşlardan çıkmış, San Francisco ve çevresindeki devasa konserlerde görülmeye başlanmıştı. “Görünmez Posta” da varlığını bu konserlere ilgi gösteren insanlara borçluydu. Nerelerde buluşacaklarına dair fikir alışverişi yapıyor, manzaraları betimleyen bir rehber eşliğinde ihtiyarların uyukladığı, gençlerinse sıkıntıdan patladığı bir tur otobüsüne binmeden dünyayı keşfetmenin yollarını arıyorlardı. Böylece, ağızdan ağza yayılan haberler sayesinde herkes bir sonraki konserin ya da seyahat rotasının hangisi olduğunu biliyordu. Parasal sınırlamalar da kimseyi caydırmıyordu, çünkü bu topluluktakilerin en gözde yazarı ne Platon, ne Aristoteles, ne de o dönemin meşhur karikatüristleriydi: Kadim kıtayı gezen gençlerin olmazsa olmaz kitabı, Arthur Frommer’ın Europe on 5 Dollars a Day [Günde 5 Dolara Avrupa] adlı gezi rehberiydi. Bu kitap sayesinde herkes kalacak, gezecek ve yemek yenecek mekânları, buluşma noktalarını ve tek kuruş harcamadan canlı müzik dinlenebilecek yerleri öğrenebiliyordu. Frommer’ın o dönemdeki tek hatası, rehberini Avrupa ile sınırlı tutmuş olmasıydı. Başka ilginç yer kalmamış mıydı acaba? İnsanlar Paris yerine Hindistan’a gitmeyi tercih etmiyor muydu? Frommer bu hatasını birkaç sene sonra telafi edecekti ama bu arada “Görünmez Posta”da Güney Amerika’dan bir seyahat rotası yankılanmaya başlamıştı. Kayıp şehir Machu Picchu yönünde uzanan bu yoldan, hippi kültürüne aşina olmayanlara bahsedilmemesi rica ediliyordu. Yoksa çok geçmeden mekân, fotoğraf makineli barbarların istilasına uğrayacak, uzmanlar bir avuç yerlinin nasıl olup da yalnızca tepeden bakınca görülebilen –böyle bir şeyin nasıl başarıldığına akıl erdiremiyorlardı, ne de olsa insanlar uçmazdı– böylesine iyi gizlenmiş bir şehir kurmuş olabileceğine dair (hemen unutulan) uzun uzadıya açıklamalar düzeceklerdi. Haksızlık etmeyelim. Bir çoksatar daha vardı, Frommer’ınki kadar popüler olmasa da sosyalist, Marksist, anarşist dönemlerini çoktan atlatmış kişilerin tükettiği dev bir kitaptı. Bu kişiler, “Bütün dünyada emekçilerin iktidarı ele geçirmesi kaçınılmaz,” diyenlerin icat ettiği sistem karşısında büyük hayal kırıklığına uğramışlardı. “Din toplumun afyonudur,” diyenler de çok farklı sayılmazdı, böyle saçma bir laf edenlerin toplumdan da afyondan da anlamadığı belliydi. Giysileri farklı diye kılıksız ilan edilen gençlerin inandıkları şeyler arasında Tanrı, tanrılar, tanrıçalar, melekler, vesaire de vardı. Konumuza dönersek, Fransız Louis Pauwels ile Sovyet doğumlu –matematikçi, eski ajan, yorulmak bilmez bir okültizm araştırmacısı– Jacques Bergier’nin beraber kaleme aldıkları Le Matin des Magiciens [Büyücülerin Sabahı] adlı bu kitap siyasi kılavuzların tam tersini, dünyanın son derece ilginç şeylerden meydana geldiğini söylüyordu. İçerdiği simyacı, büyücü, Kathar, Templar ve benzeri sözcükler yüzünden asla başarılı satış rakamlarına ulaşamamıştı, zaten abartılı fiyatı yüzünden her bir nüshası –en az– on kişi tarafından okunurdu. Neticede kitapta Machu Picchu’dan da bahsedildiği için herkes oraya gitmek istiyor, bütün dünyadan gençler orada buluşuyordu (aslında bütün dünyadan demek abartılı olur, çünkü Sovyetler Birliği’nde yaşayanlar ülkelerinden kolayca çıkamıyordu).
Sayfa 20 - Can YayınlarıKitabı okuyacak
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.