Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

180 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kızılderililerin yada Budist inançlarından esinlenerek insanı toplumun bir parçasından öte doğanın bir parçası olarak gören ve öyle düşünüp öyle yaşamaya çalışan Doğa Felsefecisi Thoreau’nun doğayı ve yürümeyi anlattığı seçki notlarından oluşan bir kitap. İnsanın kendini bulmasını felsefi soruşturmalardan öte ,doğada yaşayarak öğrenmesinin en doğru yöntem olduğunu kabul etmiştir. Doğanın bitmez tükenmez bir enerji ile dolu olduğunu, doğada yürümenin kendi düşüncemizle doğal ortamın birbirine kaynaşması gerektiğini, huzurun tamda bu kesişme noktasında en üst noktaya vardığını söyler bize. Ormanda yürüyüş sırasında düşüncelerimize takılan ve ormanın dışında bir düşüncemiz varsa ormanda yürümenin pek bir anlamı olmadığın söyler. “eve iş getirme !” nin başka bir tanımı “ormana sorunlarını bırakarak git !” der. Yaban hayatın içinde, baktığını gören etrafındaki akıp giden hayattan felsefik anlamlar çıkaran Thoreau, bu görüşleri ile kendinden sonra gelen Gandhi ve Tolstoy gibi aydınlara da esin kaynağı olmuştur. “Yabanıl olan nasıl da yakındır iyiye! Yaşam yabanıllıkla uyum gösterir. En yabanıl olan, en canlı olandır, insana henüz boyun eğmemiş olan o, varlığıyla insanı tazeler” Yabanıl olanın sadece doğada yaşamla ilgili olmadığını, tarihin derinliklerinden gelen mitolojik öyküleri de yabanıllığın içinde değerlendiren Thoreau edebiyatın beslendiği kaynağın da yabanıllıkta olduğunu dile getirir. “İlyada’da, tüm kutsal metinlerde ve mitolojide bulunup da okulda öğrenilmeyen, medenileşmemiş, özgür ve yabanıl olan düşüncedir.” Bilmenin dönemsel olduğunu ancak ruhsal olarak insanın kendini mutlu hissetmesinin daha çok doğal ortamlarda bulunmasından geçtiğini söyler. Bu yaklaşım, insanı ömür boyu huzura götürecek bir yöntemdir O na göre ; “Erişebileceğimiz zirve, Bilgi değil, Akla duyulan Sevgi’dir.” Der. Doğal döngülerde ki iklim değişikliklerini, sıcaklıkları, soğuk hava koşullarını, bize felaket gibi göstermeye, yaşamımızı dizayn etmeye ve neredeyse hayatımızın tüm zamanını kontrol etmeye, belirlemeye ve yönlendirmeye çalışan küresel sermaye, yapmak istediklerini reklam sloganları ile bize dini mesaj verir gibi beynimize kazımakta lar. Tamda bu noktada aklımızı özgürleştirmenin doğaya bakmak olduğunu söyler bize Thoreau. Sanayileşmenin ve modernleşmenin nimetinden çok külfetinin olduğunu anlatır satır aralarında. “Ne kadarı yeterli” dir der. İhtiyaçtan fazlasını tüketmenin hep doğadan çalmakta olduğunu söyler. Doğanın korunmasının yabanıl hayatın korunmasından geçtiğini taa 200 yıl öncesinden haykıran Thoreau, neredeyse dünyanın bugünkü halinin görür gibidir. Aklını kullanmanın ve gözlemlemenin önemini her fırsatta önümüze koyar Thoreau. “Akıl incelemez, seyreder. Görebilmek için, önce uzun süre bakmak gerekir. Felsefenin başlangıcı yavaş yavaştır. Bir yasayı çıkarsayabilen veya iki veriyi eşleyebilen kimsenin içinde aslında çılgınca bir şeyler vardır.” Baktığı, gördüğü, öğrendiği her bir yaşamdan, düşünceden, doğal oluşumdan, canlıdan, iklim hallerinden, geceden, gündüzden, yıldızdan, kısaca mikrokozmozdan makrokozmoza bütün evrene bütünlüklü bakıp, olanı anlatan olması gerekenden, hayata, barışa, uyuma, sevgiye dair insanın içini ısıtan bi dünya öğretiyi aktarır Thoreau.
Doğa ve Yürüyüş Üzerine
Doğa ve Yürüyüş ÜzerineHenry David Thoreau · Everest Yayınları · 201664 okunma
·
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.