Ayakkabılarım nerede?
Kim beni çağırdı: Sohrab!
Tanıdık bir sesti, havanın yaprağı tanıdığı gibi.
Annem uykuda,
Menuçehr, pervane; belki de tüm şehir uykuda.
Haziran gecesi, bir ağıt gibi, usulca
Saniyelerin üzerinden geçiyor.
Ve soğuk bir esinti
battaniyenin yeşil kenarından uykumu yıkamakta.
Ayrılık kokusu var havada;
Yastığım sığırcık kanatlarının şarkısıyla dolu.
Yeniden sabah olacak ve
Su ile dolu bu kabın üzerine gökyüzü gelecek.
Gitmeiiyim bu gece
Ben bütün açık pencerelerden bu bölgenin
insanları ile konuştum,
ama zamana benzer, tek kelime bile duymadım.
Hiç kimse aşk dolu gözlerle toprağa bakmadı.
Hiç kimse bahçenin görünümüne tutkun olmadı.
Hiç kimse bahçedeki küçük kargayı ciddiye almadı.
Kederliyim; bir bulut gibi.
Gitmeliyim bu gece.
Sadece yalnızlık gömleğimin sığacağı valizi alıp gitmeliyim, bu gece.
Yaşlı çınarların olduğu bir yere gitmeliyim.
Yine birisi beni çağırdı: Sohrab!
Ayakkabılarım nerede?