Gönderi

352 syf.
9/10 puan verdi
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört – George Orwell George Orwell’in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü distopik türünün en bilindik eserlerinden biri. Romanı okurken bazen kendinize şu soruları sormak durumunda kalıyorsunuz: Distopik bir kurgu mu? Yoksa bir öngörü veya bir ileri öngörüşlülük mü? Keza, anlatılanlardan bazıları günümüz dünyasının o kadar iyi yansıtıyor ki bazen hangi dünyadan bahsettiğini anlamak güç oluyor. Ancak, bence şimdiye kadar yaşanmış, şu an yaşanan ve yaşanacak olan her şeyin en karamsar, en ütopik ve en abartılı biçimde anlatımı var. Umudun kalmadığı, özgür düşüncenin olmadığı, tarihin çeşitli oyunlarla silindiği, medya ile tek bir düşüncenin insanlara işlendiği, aklın işlevsiz hale getrildiği, bilimin sadece iktidarın amelleri doğrultusunda var olduğu, cahilliğin bir güç olarak lanse edildiği, gözlerin gördüğünü değil, parti tarafından söylenenlerin geçerli olduğu, tele-ekranlar ve mikrofonlar tarafından insanların sürekli izlendiği, farklı düşünen, düşünmeye yeltenenlerin teker teker ortadan kaldırıldığı, aile yaşantısının sonlandırıldığı, çoçukların anne babalarını hain olarak ispiyonladığı, aşkın bitirildiği, insanların sadece partinin belirlediğin kişilerle evlendiği, partinin en üstte tutulduğu yalan ve korku üzerine kurulu bir distopik bir dünyayı anlatıyor George Orwell. Kitap kesinlikle kendi türünün en iyi eserlerinden biri. Bu su götürmez bir gerçek. Orwell’in mükemmel anlatımı ve kurgusu içerisinde kaybolmamak elde değil. Özellikle 214. sayfa ile başlayan cehalet güçtür ve savaş barıştır isimli bölümleri okurken yazara hayran kalmamak elde değil. Kitabın genel konusunda bahsedecek olursak; kitap büyük savaşlar sonrasında dünyanın Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya olarak üçe bölünmesi ve Okyanusya’yı yöneten Parti’nin elinde bulundurduğu güç ile insanları nasıl sindirdiği, nasıl beyinlerini işlevsiz hale getirildiği kitabın başkişisi olan Winston Smith üzerinde anlatılıyor. Okyanusya’da belirli bir anayasa göre yönetilmez, yasa yoktur. Her şey suç olabilir. Suratınızdaki ifade veya gözünüzdeki bir duygunun dışa vurulması sizin suçlu olmanız için yeterliydi. Çünkü, herkes sürekli gözetim altında tutulmaktadır. “Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.” “Duygularını gizlemek, aklından geçenlerin yüzüne yansımasını önlemek, herkes ne yapıyorsa onu yapmak, iç güdüsel bir tepkiydi. Ama gözlerinin bir kaç saniyeliğine de olsa duygularını dışa vurması onu ele verebilirdi.” Yazılı, sözlü her türlü metin sürekli olarak güncellenir, değiştirillir. Böylece partinin uyguladığı politakalar, bütçe tahminleri, üretim öngörüleri hep doğru çıkar. Parti her anlamda mükemmel olarak lanse edilir. Parti, geçmişi denetim altında tutmanın geleceği de denetim altında tutar anlayışı ile geçmişteki her yazılı ve sözlü metini değiştirip, eski sürümleri yok etmektedir. “Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar. Üstelik geçmiş, doğası gereği değiştirilebilir olmasına karşın, hiçbir zaman değiştirilmemişti. Şimdi gerçek olan, sonsuza dek gerçekti. Çok basitti. Tek gereken, kendi belleğinize karşı sonu gelmeyen zaferler kazanmanızda.” Parti her şeyi elinde tutmaktadır. Her şey partinin denetim altındadır. İnsanlara ne vermek istiyorsa onu verip, böylece şimdiyi de kontrol altına almaktadır. Gazeteler ve romanlar parti tarafından yazılmakta, şarkılar yine parti tarafında bestelenmekte ve filmeler parti tarafından üretilmektedir. Bu şekilde toplumu kontrol altına almak daha kolay olsa gerek. “Spor, cinayet haberleri ve astrolojiden başka bir şey içermeyen beş para etmez gazeteler, iç gıcıklayıcı ucuz romanlar, seks sahneleriyle dolu filmler, uyakdüşüren diye bilinen özel bir kaleydoskopta tümüyle mekanik bir biçimde bestelenen hisli şarkılar buralarda üretiliyordu.” Kısaca arti, kendisini korumak için elinde bulundurduğu gücü kullanarak insanların bilinçlenmesini engellemek adına gereken her şeyi uygulamaktadır. Yapılan bir şeyi sorgulamayı bırakın düşünmek bile bir suç olduğu bir dünyada kimseden bunu beklemek zor olurdu herhalde. keza, bunu düşünmeye yeltenen herkes bir şekilde tespit edilip ortadan kaldırılmaktadır. Böyle bir dünyada kimin dost kimin partinin adamı olduğunu bilmek neredeyse imkansız olduğunu da göz önünde bulunduracak olursak; bir bilinçlenme hareketini beklemek oldukça optimistik bir yaklaşım olurdu. Kitaptaki Orwell’in kurduğu distopik dünya ile günümüz dünyasının karşılaştırmak istemiyorum. Evet, fazlaca benserlikler içeriyor. Ama, bizler için hala umut olduğunu düşünmek en doğrusu olacaktır. “Big brother is watching you.” Dikkat edin kendinize:) Herkese keyifli okumalar.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023166.6k okunma
·
31 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.