Ak Deve, Azerbaycan edebiyatının mühim kalemlerinden birisi olan Elçin’in bir romanı. Bakü’nün bir kenar mahallesinin II. Dünya Savaşı yıllarındaki ahvalini anlatıyor. Elçin, bu romanında çok usta bir anlatıcı olarak beğeni kazanıyor.
Romanın kahramanı Aliekber adlı bir çocuk. Tabii o yıllarda bir çocuk çünkü romanda gelecekle geçmiş arasında gidiş gelişler var. Dolayısıyla aynı Aliekber karşımıza yıllar sonrasının önemli bir yazarı olarak da çıkıyor. Bu nedenle Elçin Efendiyev’in hayatı göz önünde tutulduğunda romanda otobiyografik esintiler de olduğu söylenebilir. Gerçi, Elçin savaşın sonlarında doğmuştur ama iyi bir gözlemci olarak o yılları iyi kurgulamıştır.
Romanın dili akıcı. Her ne kadar karakter sayısı fazla olsa bile –ki bir mahalleyi anlattığı için bu çok doğal- herkesi yeterince tanıtıp, anlatabilen; okurun zihnine yerleştirebilen bir roman.
Konusu itibarıyla Cengiz Aytmatov eserlerini, mahalle romanı olması hasebiyle de Necip Mahfuz’un Midak Sokağını hatırlatıyor. Hatta Şevket karakteriyle Hamide hayli benzeşiyor. Karşılıksız aşklar, ölümler de aynı şekilde.
Elçin, bir trajedi çıkardığı Koca ile Adile’nin aşkını harikulade bir şekilde anlatmış. Mahalle kurgusu çok başarılı. Hanım Teyze karakteri ise bir efsane adeta.
Savaşa gidenler, kalanlar ve bir yolunu bulup gitmeyenler… Hepsi gayet iyi anlatılmış. Savaşın sıradan insanların hayatını nasıl alt üst ettiğini, acıları, hasreti, açılığı, yokluğu ve ölümü hissediyorsunuz.
Ak Deve ise ölümün sembolü kitapta. Balakerim’in anlattığı ve Küçük Aliekber’in hayal dünyasında tebarüz eden bir masal kahramanı.
Hüzünlü ve başarılı bir roman Ak Deve.