Gönderi

352 syf.
10/10 puan verdi
Birçok kadın, insan toplumu sınıflara ayrılmadan önce, toplumdaki saygın ve hatta zaman zaman üstün olduğu konumdan haberdar değildir. "Feminizm" başlığı altında konuşmalar ve tartışmalar yapılsa dâhi geçmişten günümüze kadarki kadının tarihi bilinmeden yeterli ve sağlıklı sonuçlara, ardından da çözümlere ulaşmak mümkün değildir. "Kadın sorunu" bir azınlık grubunun sorunu değildir; insanlığın yarısını ilgilendiren ve geri bırakan bir konuyu önemsememek/yok saymak/küçük görmek insanlığın geri kalan yarısını da zarara sokmadan teğet geçmeyecektir ve geçmiyor da. Atatürk'ün dediği gibi: "Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!" Sorunları derinlemesine ele alan ve inceleyen az sayıda insan olduğundan, kadın konusunu da derinlemesine ele alan kadın sayısı azdır. Hatta yine insanın yapısından kaynaklı olarak kadın haklarıyla ilgili de kişisel çıkar güdüldüğünü ve fikirlerin kılıf olarak kullanıldığını görmek mümkündür. Fikirlerin insanlardaki tezahürü etkili olsa bile, fikri savunan insanlar ile fikir arasında ayrım yapmak gereklidir. Aksi halde her fikrin fanatiğini bulup altını oymamız ve içini boşaltmamız kaçınılmazdır. Bu şartlar altında da bir yere varamayız. Kadının tarihini kapsamlı bir şekilde ele almak isteyen bir insanın karşılaştığı ilk sorun, kadınların ve ailenin tarihsel geçmişi ile ilgili ayrıntılı bilginin bulunmamasıdır. Bu da kadınların kendileri hakkında yayılan mitlere boyun eğmelerine ve bu konuda cahil kalmalarına yardım etmektedir. Kadınlar üzerlerinde baskı hissetmekte ama nereden ve nasıl geldiğini bilmemektedirler. Oysaki bilmek değiştirme şansıdır. -İnsan canlısı geçirdiği evrimle beraber bilinç kazanmiş ve hayvan dünyasından "kendini bildiği/farkında olduğu" için ayrılabilmiştir.- Aynı şekilde kadınların geçmişini bilmeden geleceğini düzeltmek de mümkün olmayacaktır. Toplumumuzdaki en gözde masallardan biri, kadının doğal yapısı itibariyle aşağı cins olduğu ve bunun da çocuk doğurma işlevinden ileri geldiğidir. Bu masala göre, kadın çocuğuna bakması gerektiği için eve kapanmıştır; bu nedenle kadının yeri evidir. Böylece bir "ev kuşu" olarak kadın tabii ki, toplumsal anlamda bir "hiç", "ikinci cins" olurken, iktisadi, siyasi ve entellektüel yaşamın başını çeken erkek cinsi tabii ki üstün cins olacaktır. Peki o halde nasıl oluyor da insanlığın ilk dönemlerinde kadının doğurganlığı onu önder ve kutsal biri yapıyorken günümüzde ayak bağı olarak görülüp geri kalmasının müsebbibi olarak gösteriliyor? Demek ki iddia edildiği gibi kadının doguruyor olması onun ikinci konumu için yapay bir sebeptir. Erkeklerin tüm vakitlerini avcılığa ve savaşçılığa ayırdıkları dönemde, toplumsal ilerlemenin temelindeki başlıca alet, ustalık ve tekniklerin birçoğunu kadınlar geliştirmiştir. Yiyecek toplamaktan, önce basit bahçeciliğe, sonra da tarıma geçtiler. Çömlekçilik, dericilik, dokuma, ev yapımı vb. dahil yaptıkları çeşitli zanaatlardan botanik, kimya, tıp ve diğer bilimsel bilgi dallarının temellerini geliştirdiler. Böylece kadınlar yalnızca ilk çiftçiler ve sanayi işçileri olmakla kalmayıp aynı zamanda yaptıkları işlerin çeşitliliği sayesinde kafalarını ve zekalarını geliştirerek becerilerini ve kültür birikimlerini yeni üretici kuşaklara aktaran temel eğitimciler haline geldiler. Yine burada araya girerek denilebilir ki -kadının modern toplumda zekasının erkekten aşağı olduğu iddiası da biyolojik yapısından değil kültürün ürünü olmasından kaynaklıdır.- Fiziksel üstünlük konusu da kadının ikincil konumu için sebep olarak sunulmuştur ancak bunun da günümüzden geçmişe bakılarak yorumladığını görüyor ve bir hata yapıldığını fark edebiliyoruz. Savaşmak ve avlanmak erkek işidir ve kas gücünü gelistirir evet; ancak bu esnada ilkel kadının mağarada çocuklarıyla oturup çaresizce yemek beklediğini tahayyül etmek doğal sistemde mantıksızdır. Erkeğin avlanması her zaman garanti değildir, bu yüzden topluluk var olmaya devam edebilmek için kadının toplayıcılığına, üretimine ve düzenlemesine muhtaçtır. Zaten doğada kendi kendilerine bakacak hale gelene dek çocukları besleyen ve onlara bakan annedir. Sonra bu "ana ailesi" de parçalanır ve herkes kendi yoluna gider. Kendisine ve yavrularına bakacak kapasitede olan dişilerin zayıf tür olduğunu düşünmek akıl dışıdır ve ögretilmiştir. Ailenin "babaya" muhtaç olduğu dönem, insan tarihinde çok yeni, birkaç bin yıllıktır. İlkel kadınların sağladığı üstünlük silah gücüyle elde edilmiş bir üstünlük değildi. Çünkü silahlı olan cins erkek cinsiydi. Kadınlar, ilkel toplumda yarattıkları şeylerin kadınlara olduğu kadar erkeklere de yani bütün topluluğa yararlı olması nedeniyle en çok saygı gören cinsti. Bu, şimdi de böyledir. Topluma katkı ne kadar çoksa saygı da o kadar çoktur. Günümüzde yapılan tartışmalarda kadının cinselliği üzerine atıp tutmak yaygın bir davranış şeklidir. Toplum, kadını kadından iyi tanıyan erkeklerden geçilmezdir. Kadınlar da kültürün dayattığını sorgulayacak şekilde yetişmediklerinden tabiri caizse zokayı yutmaları kolaydır. Ancak sadece cinsellik değil kadının zekası bile baskı altındadır. Bazı konulara kafasının pek basmayacağı ve bunun doğal/biyolojik olduğu yanılgısı, sözde-bilimsel verilerle desteklenerek sunulur. Tam bir "kuşun kanadını kesip uçmasını bekleme" durumudur. Kadını yetersiz hissettiren toplum sonra da yetersizliginden şikayet eder. "Erkeklerin kadınlar üstüne yazdıklarına kuşkuyla bakılmalıdır, çünkü onlar hem yargıç hem davacıdırlar." Konu "kadın" ise, toplumsal cinsiyetin dayattığını sorgulayan erkekler için bir sindirme politikası güdülür: "düşüyor mu böyle, gay misin, top musun..." yok eğer kadın haklarını soruşturan bir kadınsa o zaman da "feminist" olduğu için objektif düşünemiyordur. Görüldüğü gibi iki cinsiyet de elendi. Peki kadınlarla ilgili kim konuşacak ve biz işin doğrusunu nereden öğreneceğiz? Bizleri ciddiye almayan erkekler belki Simon de Beauvoir'u ciddiye alırlar. Diyor ki "Soyut tartışmalar sırasında , birtakım erkeklerin: "Kadın olduğunuz için öyle düşünüyorsunuz" demesi zaman zaman canımı müthiş sıkmıştır; bu gibi durumlarda , öznelliğimi yok sayarak: "Doğru olduğu için böyle düşünüyorum" demekten başka çıkar yol bulunmadığını biliyordum; "Siz de erkek olduğunuz için öbür türlü düşünüyorsunuz" diyemezdim; çünkü erkek olmak bir gariplik, başkalık değildir." Erkeği "doğal ortamında" savunurken kadını yarattığı "kültür ortamında" sınırlama hatasını yapan toplum iki cinsiyet arasındaki yapay gerilimlerle ıstırap çekmeye devam ediyor. "Biyolojik yönden gerçek şudur: Kadın ve erkek hiçbir zaman birbirinin kurbanı değildir, yalnızca her ikisi de insanlığın kurbanıdır." Bu bir rekabet, yarışma; kaybetme ya da kazanma; başarı öyküsü değildir. Kendisine dayatılanı sorgulamayanlar gerçeğe ulaşma şanslarını kaybederler ve özgürlüklerini kazanamazlar. Kadın konusu da bu sorgulamaların içinde bir duraktır. Yaşam amacı değildir, üstün cins olma veya ayrıcalık elde etme savaşımı değildir. Doğan Cüceloglu diyor ki "anlamanın olduğu yerde öfke gelişmez". Kadın ve erkek önce kendilerini sonra birbirilerini anlamalı ki öfke son bulsun ve enerjimizi başka konulara yönlendirebilelim. Mars ve Venüs'ün ötesine geçme zamanı geldi: çünkü gerçek şudur ki erkekler Afrika'dandır ve kadınlar da Afrika'dandır.
Kadının Evrimi I
Kadının Evrimi IEvelyn Reed · Payel Yayınları · 199466 okunma
··
286 views
Earthling okurunun profil resmi
Özgürlüğün kıymetini takdir edemeyen, dolayısıyla kendisi de özgür olmayan erkekler 'öteki'nin özgürlüğünün savunulmasını bencil zihinlerinde canlandıramazlar. Asıl amacın bu olduğuna kendilerini inandıramazlar. Çünkü kişi kendinden bilir işi. Bu yüzden öteki konumunda ne olursa olsun bu kişiler için dalga malzemesi olmaktan kurtulamaz. Altında mutlaka başka bir çıkar vardır. Kadın haklarını savunan erkek, erkinin sarsılmasından korkmayan erkektir. Bunu övmek için söylemiyorum. Çünkü yapılması gerekeni yapanı övmek gereksizdir. Kadının özgürleşmesi, aynı zamanda ataerkil sistem içerisinde erkeğe verilmiş bazı "fazladan" hakların geri alınması anlamına da gelir. Dolayısıyla bu haklardan -erkinden- feragat etmeye hazır erkektir. Feragat etmesi gerektiğini de bilir aksi halde ne kendisi ne de ötekisi tam anlamıyla özgür olamayacaktır. Bu yüzden toplumun psikolojik baskısından etkilenmemek gerekir. Onlar her halükarda eleştirecek bir şey bulacaklardır. Bazı erkekler ise 21. Yy'da yaşadıkları nispeten modern coğrafyalarda kadınlara haklarının verildiğini daha ne istediklerini sormaktadır. Problemin büyük kısmını göremiyorlar maalesef. İş hayatına katılabiliyoruz(orada da sıkıntılar bitmiş değil) ve yasalar önünde eşitiz(bazıları daha eşittir) diye sorun çözüldü zannediyorlar. Hak eşitliğini bir lütuf gibi sunan bu erkekler şunu bilmeli ki bu zaten olması gerekendir, geç bile kalınmıştır. Ama yetersizdir, sorunun kabasını almaktır. Altta, çok daha derinlerde olan zihniyet değişmedikçe verilen hakların yerinde kullanılması da mümkün olmayacaktır. Ataerkil sistem nasıl ki sizlere kocccamaan bir öz güven aşıladıysa, -siz bilinçlenince böyle düşünmekten vazgeçmiş olsanız bile- size üstün hissettirdiyse şimdi bunu düzeltmek için tarihin derinliklerine gidip kadının başarılarını da anlatmak şarttır. Kadın insanlığın her döneminde pasif tür olmadığını, erkeğe el açıp yemek ve bakım beklemesinin kendisine dayatıldığını bildiğinde kesinlikle öz güveni yükselecektir. Nasıl ki şu an erkekler medeniyet tarihinden atıfla kendi cinsiyetleriyle övünebiliyorsa bunun bir muadili de olması gerekir. Benim derdim erkek üstünlüğü kadın üstünlüğü vs. değil. Erkek üstün olsa nolur kadın üstün olsa nolur. Bu insanlığın haline acıyabilirim ancak. Bulduğu her fırsatta aç egosunu doyurmaya çalışıyor. Cinsiyet de bu doyurma araçlarından biri. Ama kendi egosunu doyururken ötekini aç bırakan ve zayıflatan bir aracı kabul etmiyoruz.
Earthling okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim
Semih Doğan
Semih Doğan
. Bu tarz kitapların daha çok okunmasını diliyorum.✌️ Erkek de kadın da birer kurgudur. Kadın üzerindeki mitleri yıkmak aslında erkek üzerindeki mitleri de yıkmak anlamına gelir. Örneğin kadının zayıf tür olmadığı fark edildiğinde erkeğin de devamlı güçlü olmak ve çok para kazanmak gibi yıpratıcı süreçlere dahil olması gerekmeyecektir. Erkeğin silahlı cins olmasi onun doğasının şiddete meyilli olmasından değil o dönem içerisindeki zorunluluktan kaynaklanıyor. 'Artık ürün' ortaya çıktığında dişi ve erkek bir arada yaşamaya başlıyorlar. Öncesinde dişiler kendilerini ve çocuklarını koruyabilmek için beraber yaşıyorlar. Biraz detaylı bir konu. Ama ben şahsi olarak kadının kanatsız melek erkeğin de testosteron bombası bir vahşi olduğunu düşünmüyorum. İkisi de benliğini bulamamış insanlığın kurbanı. Ancak egemen olan erkeklik olduğu için asıl eleştiriyi oraya yöneltmeliyiz. Ezilen istediği kadar kendisini değiştirsin, egemen değişmedikçe bu hiçbir zaman gerçek bir değişime sebep olmaz.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Tek kelimeyle, muazzam... Sadece bu incelemeyi dikkatlice birkaç defa okumak bile yaşamımızda hangi yanlış dogma bilgileri sahiplendiğimizi görmemize yetecektir. Elinize, emeğinize sağlık... Sadece katılmadığım bir kısım var, onu belirtmeliyim: "İlkel kadınların sağladığı üstünlük silah gücüyle elde edilmiş bir üstünlük değildi. Çünkü silahlı olan cins erkek cinsiydi." demişsiniz ya, o kısımda silahlı olan cins olduğumuz kısmına katılmıyorum. Zira, nasıl incelemenizin içerisinde kadının şu anki konumu ile ilgili bir takım tarihsel süreçlerden ve sebeplerden bahsettiyseniz, aynı tarihsel süreçler ve sebepler bizi de "silahlı cins" olmaya yönlendirmiş olabilir. Sanki silahla doğmuşuz gibi hissettim o cümleyi okurken. Çekincemi de bu vesileyle belirtmek isterim.
Ayşe Merve Arslan okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık, cok güzel ifade etmişsiniz, bi ricam olacaktı ; acaba kitabın pdf si var mı?
Earthling okurunun profil resmi
Ben halk kütüphanesinden bulup okudum ancak geçenlerde pdf de denk geldi internet ortamında. Özelden mail adresinizi atarsanız gönderebilirim bu kitabı ve benzerlerini.
Nazlıcan okurunun profil resmi
İncelemeniz aydınlatıcı, merak uyandırıcı olmuş. Elinize sağlık. Rica etsem, kitabın pdfini benimle paylaşabilir misiniz?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.