Adı ve konusu açlık olan bir kitabı karnı tok sırtı pek okuduktan sonra nasıl inceleme yazılır ya da düşünceler ne kadar duygu yüklü ifade edilir bilemiyorum.
Bütün kitap boyunca sürekli empati kurmam gerektiğini düşünerek ilerledim, çünkü belli bir olay, daha doğrusu yoğun bir olay anlatımı olmadığı için ara ara bir kopukluk yaşayarak bitirdim kitabı.
Şöööyleee üstün körü bir şekilde ifade edecek olursam; yazarın gerçek hayatında yaşadığı zorlukları, sıkıntıları ve açlıkla mücadele ediyorken bir yandan da yazarak para kazanmaya çalışmasını ve tüm bu zorluklara rağmen karakterinden, kişiliğinden asla ödün vermeyişini anlatmış diyebilirim. Ki beni en çok etkileyen de bu kısmı oldu sanırım.
Çünkü onca sıkıntıya rağmen hem yardıma muhtaç olmasını bahane ederek dilenmeyişi, üstüne üstlük başkasına da yardım etmekten vazgeçmeyişi gerçekten etkileyiciydi. (Hatta bu tarz kısımlara denk geldikçe de "içimden helal olsun be" falan derken buldum kendimi)
Bir de sayfalar ilerledikçe ister istemez şahit olduğum şeylerle kıyaslama yaptığımı fark ettim. Mesela onca sıkıntıya rağmen değil sokaklar da dilenmek, karnım aç diyerek bedava yemek talebinde bile bulunmadı hiç. Ve evet... bu halde bile sıkıntı da olan birini görünce yardım etti.
Ben de her seferinde film izlerken dayanamayıp karaktere seslenen teyze modunda "istesene bir şey, bak kaç gündür bir lokma yemek yemedin" diye yazarı fırçalayarak çevirdim sayfaları.
Dedim ya tok karnına okuyunca o sıkıntıyı anlaması da empati kurması da kolay olmuyor tabi.
Yeterince etkilenmediğimi düşündüğüm için kendime kızarak sayfalar da ilerlerken öyle bir bölüme denk geldim ki "heh dedim sanırım şimdi öküz oturdu içime"
Şöyle ki; artık açlığa daha fazla dayanamayacağını düşünerek bir kasaba girdi ve
" köpeğim için bir parça kemik verir misiniz? Üzerinde et olmasa da olur" dediği kısımda resmen yutkundum. Aldığı kemik parçasını da günlerdir yemek yemediği için midesi kabul etmediğinden dolayı kustuğunu, şiddetle midesi bulanıyorken sırf karnı aç ve karnında bir parça yemek kalmış olsun diye kusmamaya çalıştığı kısımları okurken içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim.
Neyse ki dedim kenar da köşede empati anlayışından ve vicdandan bir parça kırıntılar kalmış da etkilenebiliyorum.
Halbuki vicdan yoksunu bir insan da değilim. Hatta kendim diye söylemiyorum ama çok merhametliyimdir (:
Şaka bir yana, kitap bittikten sonra asıl sorguladığım şey benim bu kitaptan yeterince, hani şöyle derinden sarsıldım diyecek kadar etkilenmemiş olmamdı.
Kendimce bir cevap da buldum elbet.
Düşünsenize bunca açlığa sıkıntıya rağmen yine de kimseye minnet etmeyip dilenmeden yaşamaya çalışanda var (yazarın yaptığı gibi) bir de sırf kolay diye hatta belki de hiç ihtiyacı olmamasına rağmen dilenen de.
Yani iyiye, güzele ve belkide merhamete, empatiye dair şeyleri içimizden ufak ufak kopartan biraz da bu kötülükler değil mi? Şahit olduklarımız yani. Önceden dilenen birisini gördüğüm de asla boş geçmemeye çalışırken şimdi eskisi kadar üzülmeden geçebildiğimi fark ettim mesela... Elbette bir yer de kötü hissettiriyor ama para verdiklerimin de "abla bu az biraz daha ver" demeleri, haberler de gördüğümüz servet sahibi dilenciler de uzaklaştırmıyor mu bizden böyle şeyleri ?
Bayaaa dağınık ve karışık bir incelememsi bişi oldu farkındayım. Uzun süre yazmayınca böyle oldu tabi.
Kitabın içeriğinden çok kafam da oluşan düşünceleri ve hissettirdiklerini yazdım (yazmaya çalıştım) Neresinden tutayım neyden bahsedeyim derken hiçbirini beceremeyip bodoslama daldım. Artık hangi duygu hangi kısma denk gelirse, hangi cümleler de kime ne ifade ederse... diyip noktalıyorum saçmalamayı.
Sözün özü düzgün karakter mühim mesele vesselam.
İlle de okuyalım mı diyen olursa, okuyun efenim. Okuyun ki benim gibi saçmalamayıp daha güzel bilgilendirici incelemeler yazın sonra da okuyanların sayısını çoğaltın ^_^
Vee son olaaraakk okumama sebep olan can içim https://1000kitap.com/Matelda' ya sonsuz teşekkür <3