Gönderi

Ölümsüz Bir Özlemle..
Yanlış yerde bekliyor bu çocuk. Kesin. Bu kadar bavulla bir yere gidiyor olmalı. Ama o beklediği yerden geçen hiç bir vesait insanı bunca bavulla gidilecek bir yere götürmez. En fazla bir sırt çantasıyla gidilecek yerlere götürür. Yolun karşısına geçmesi lazım. Yanlış yerde bekliyor. Belli. Çok belli. Gelen dolmuşların tabelalarına bakıyor dikkatle ama hiç birine binmiyor. Sonra saatine bakıyor. Saat takan insanları seviyorum. Bu kadar bavulla uzak bir yere gidiyor olmalı. Yanlış yerde bekliyor. Bu gidişle hiç bir yere gidemeyecek. Yine gelen dolmuşun tabelasına bakıyor. Dolmuş duruyor birileri iniyor, birileri biniyor. O duruyor.. Öylece duruyor çınar ağacının altında. Sanki o çınarın bir parçasıymış gibi yakışıyor oraya. Sanki bu dünyaya bunca bavulla gelip bu çınarın altında dursun diye gelmiş. “Ağaçlar ölümsüzmüş biliyor musun ?” demişti bir gün Kenan. Her gün geçtiğim yoldaki ağaçların bir kısmını yol genişletme çalışması için kesildiğini görüp üzüldüğümü görünce. Bilmiyordum. Öğrenince bu kadar mutlu olduğum nadir bilgi vardır. Sanki bana sen ölümsüzsün demiş. Ölümsüz bir akasya ağacısın demiş sanki bana. Doğru mu gerçekten bilmiyorum ama çok mutlu oldum. Kenan ne dese inanırım. Doğru olmalı. Bu ölümlü, bu ölümsüz ağacın altında boşa bekliyor. Ama yanlışına bu kadar yakışanda görmedim. Parçası sanki ağacın. Ölümsüzlüğün ölümlü bir parçası.. Bilgisayarı faturaları bırakabilsem gidip söyleyeceğim yolun karşısına geç diye. Bu muhasebe işleri de nereye gitsem benimle geliyor.. Benim yüzümden ama. Ah ben! Sonra ben şurdan kalkıp bir yanlışı düzeltmeye bile gidemiyorum. Garson boşları toplamaya gelince “masadakilere göz kulak olabilir misiniz ben hemen geleceğim” diyorum. Kabul edindice çekedimi alıp çıkıyorum. Ben okuldayken Antropolojiden, hata yapmadan doğruyu bulamayacağını öğrendim insanın. Kusursuzluğun en büyük ütopya olduğunu. İnsanlık tarihinin muhasebesi olduğunu öğrendim Antropolojinin. Muhasebeyle Antropoloji arasında nasıl bir bağ kuruyorsun diyenlere bunu söylüyorum ilk. Çünkü muhasebede tekrar anladım hata yapmadan doğruyu bulamayacağımı. İnanın bunu yapma denen her şeyi istemeden de olsa yaptım, onun sıkıntısını yaşadım, nasıl düzelteceğimi öğrendim ve bir daha yapmadım. Başkasının söylemesi kar etmedi yani. Kendim yapmam ve kendim düzeltmem gerekti o hatayı. Sonra muhasebenin hata gizlemediğini öğrendim tabi. Öfkelendim. Sonra kimsenin hataları bağışlamadığını ve gizlemediğini görünce öfkem geçti yavaş yavaş. Bunları düşünürken de vardım neredeyse çocuğun yanına. İyi de ne diyeceğim şimdi ? Öfff elindeki kitaba bak. Bunu okuyacağım diye harcanan zamana yazık. Sen nerden biliyorsun ? Sende okudun çünkü ? Okudun hata yaptığını anladın. Bir daha böyle kitaplar okumadın. Umarım o da anlar. Ama bazı insanlar kötü kitaplar okumaya yemin etmiş sanki hiç vazgeçmiyorlar. Kötü kitaplar okuyanlar kötü hayatlar yaşıyor bazen. Bazen iyi kitaplar okuyanlarda kötü hayatlar yaşıyor ama. Etrafta kimse olmasa kahkaha atacağım kendimle uzlaşamamama. Neyse neyse. Bir şey sorayım şu çocuğa. Ne sorayım ? Saat. Saati sormak en iyisi. “Pardon, saat kaç acaba ?” Bu soruyu bekliyormuş gibi koluna baktı hemen. “13:10” dedi. “Bir yere mi gidiyorsunuz” deyiverdim. Sonra duramayıp aynı cümleyi farklı bir kombinasyon da kurdum. “Yani bir yere gider gibi bir haliniz var. Bavullar falan da..” daha cümleyi tamamlayamadan “Evet bir yere gidiyorum. Sizin de hiçbir yere gitmiyor gibi bir haliniz var,” dedi. Al sana beğendin mi cevabı. Hiçbir yere gitmiyormuş gibi bir halim varmış ! O öyle söyleyince durağın reklam panosuna yansıyan görüntüme baktım. Çocuk haklı elimde ne bir çanta, ne bir cüzdan, ne bir eshot kartı. Baya bildiğin hiçbir yere gitmiyor gibi bir halim var. Haklı. “Evet” dedim sonunda. “Sizin burda beklediğinizi görünce gelip uyarmak istedim aslında. Otogara giden dolmuşlar yolun karşısından geçiyor. Yanlış yerde bekliyorsunuz eğer otogara gidiyorsanız diyecektim. Söze nasıl başlayacağımı bilemeyince saati sormuş bulundum” dedim. “Teşekkür ederim. Otobüs 16:00’da daha zamanım var geçerim birazdan yolun karşınına. Hiç gölge bir yer yok karşıda. Orada da ağaçlar vardı eskiden ama kestiler benzinlik yapılırken. Çok yazık,” dedi. “Evet” dedim “çok yazık. Oysa bir müdahale olmazsa, ağaçlara hiç bir şey olmazmış, ölümsüzlermiş” dedim. “Kim söylüyor bunu” dedi. Sanki tanıyormuş gibi “Kenan” dedim. “Kenan da kim” dedi gülümseyerek. “Ölümsüz bir iğde ağacı” dedim ciddiyetle. Cevap vermesine fırsat vermeden “nereye gideceksiniz peki” diye sordum. “Sivas” dediğini duyunca derinde bir yerde bir sızlama hissettim. Daha fazla duramayacağım dedim kendime bu ölümsüz özlemle, bu ölümsüz ağacın altında. “Çok oyalanmayın isterseniz. Erken gelir Sivas otobüsleri perona. İyi yolculuklar” deyip arkamı döndüm. “Siz nerden biliyorsunuz” diye sorduğunu duydum ama dönemedim arkamı. Ona cevap vermedim. Ama kendime, çook gittim ben o yolu dedim içimden. Çoook gittim. Ölümsüz bir özlemle.. youtu.be/dqSnOAZyGbk
··
68 görüntüleme
Ferah okurunun profil resmi
Dün gece konuştuk arkasından gelen güzel bir yazı telefonumda, o da mutlu oluyor biliyor musun? İpek cidden fark ediyorum güzel muhabbetlerin olduğu aramalarda, gelen manidar mesajlarda telefonum daha bir canla başla hizmet ediyor bana. İnanmazsan Kenan'a sor, telefonun canı var mıdır diye:)) Senin yazdığın tüm yazılarda kahramanlarının kisvesine bürünüp dediğin anlatmak istediğin her şeyin icraatını yapıyorum. Şimdi durakta bekleyen çocuk var ya geçtim onun yerine, ne çok yanlış duraklarda bekledim ben de dedim. Yanlış duraklarda yanlışlıkla gelen araçlarda yanlış yolcularla da ne çok yolculuklar yapmışım dedim ve hatta boşver be Ferah doğrusu denk gelecektir elbet bir gün umuduyla yıllarca önünde beklediğim duraklar , araçlar ve yolcular diyerek tebessüm ettim. Saat takamıyorum malum kollarımın tedavisi müsaade etmiyor saat takanları seviyor muyum diye soruyorum kendime hiç düşünmemişim bulamıyorum cevabımı. Ama saatlerini gereksizce benim zamanımda kullanmak isteyenleri sevmediğimi biliyorum. Yüreğine kalemine , kelimelerinin güzelliğine en çok da okuyalım diye sarf ettiğin emeğine sağlık. Bulacaktır bizi tüm doğrular olur vakti gelince endişelerle harcamayalım ömrümüzü yeter.
İpek Demirer okurunun profil resmi
Yorumun yazıyı aştıııı geçtiiii gitti :) çok teşekkür ederim bu güzel yorumun için. Sabah iş arkadaşıma akşam senden işittiklerimi söyledim. Sonra senin incelemeni bitirip hemen bitirmeye çalıştığım yazıyı tamamlayacağım dedim. Aşk olsun Ferah’a çok iyi yapmış. Sayesinde bizde okuruz dedi :) Hepiniz birbirinizden değerlisiniz boynum kıldan ince size karşı..
1 sonraki yanıtı göster
Habibe okurunun profil resmi
Öncelikle yine kaleminize, yüreğinize sağlık. Ruh nefes alıyor okuyunca, acılı bir nefes olsa da. Sonra nasıl yaralıyor bu adamın sesi böyle, birkaç ay önce konserine gitmiştim, bir o kadar da eğlenceli, hem düşündürüp hem çok güldürmüştü bizi. Bu da benden; youtu.be/mAZ1rM8LEX4
İpek Demirer okurunun profil resmi
Ne şanslısınız. Çok severim bende sesini de kendini de. Çok sevdiğim bir insana çok benzediği için belki de. Bir de paylaştığım türküde ”açtı m‘ola şu Sivas’ın gülü yaprağı” diyor ya.. Direk bana soruyor sanki. Teşekkür ederim dinliyorum hemen bunu da.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.