Gönderi

Yeraltı Edebiyatı olayını kabul etmiyorum, etmeyeceğim. Hiçbir sanatsal değeri olmayan, bolca cinsellik, uyuşturucu ve alkol içeren, hayata hep olumsuz yönden bakmayı 'gerçeklik' zanneden ve daha da komiği, kokuşmuş zihniyetleriyle siyaset ve ahlak dersi vermeye çalışan bu türü edebiyattan sayamam. Hele ülkemizdeki ve günümüzdeki hali içler acısıdır. Resmen kağıt ve zaman israfıdır. Tema hep aynıdır; sorunlu bir baş karakter, psikolojik bir hastalık, aşırı derecede baş gösteren bir ölüm aşkı, okuyanı hayatın çok kasvetli bir şey olduğuna ikna etmek için çırpınan cümleler, huzursuz ve normal hayatta neredeyse hiç karşılaşılmayacak şaşırtıcı(!) bir son. Tüm çizgisi bundan ibarettir. Bu akımın yazarlarının bir komik yanını daha göstereyim; popüler kültürü popüler olmak için eleştirir, bolca aforizma kasarak 'en çok ben marjinalim' yarışına girerler. Aforizmalar dışında dini eleştirmek, din üzerinden mizah yapmak da bunlara göre bir marjinalitedir. Bilirsiniz, bu durum ülkemizde gün geçtikçe yaygın hale gelen bir şeydir. Bu yüzdendir ki artık birbirine özenen ve birbirini taklit eden bu tiplerin kendilerini marjinal zannetmesi de olayın başka bir komik tarafıdır. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim ki bu akımın yazarları Bukowski, Dostoyevski gibi yazarların cümlelerini taklit etmekten öteye gitmezler, ki bu bile edebiyata başlı başına hakarettir. Üzgünüm ama benim için Yeraltı Edebiyatı dediğiniz şey tam olarak bir 'Merdiven Altı Edebiyatı'dır. Bundan öteye de geçmeyecektir.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.