"bahçemiz gölgesindeydi bilgeliğin.
duygularla bitkilerin düğümlendiği yerdi bahçemiz."
.
.
Bir şiir kitabına nasıl yorum yapılır, bilmiyorum. Sohrab'ı "Yoldaşlar Bahçesine" şiiri ile geçen yıl tanımıştım, şiiri okuduğum anda titreyen kalbime hala bir kelâm bulamadım, Sohrab: "seslen bana/senin sesin güzel./senin sesin o acayip bitkinin yeşili/hüznün sonsuz içtenliğinde yeşeren." dedikçe ben daha çok ona seslendim. İstedim ki bana suyun ayak sesini anlatsın, istedim ki çaldığı yaşamı, halinden anladığı taşı, bir yasemin çiçeğinin kokusunu, Kâşân çölünü, keder ovasını, irfan çölünü hep o anlatsın ben dinleyeyim, onun sesi güzel mi bilmem ama sözcükleri güzel, Sohrab'ın sözcükleri o hiç yetiştiremediğim hanımelinin kokusu gibi..
Aynı zamanda bir ressam Sohrab, sözcüklerle resim yapma yeteneğini bir de fırçalara, boyalara aktarmış. Bir fırça darbesiyle nabzını tuttuğu çiçekleri, titreyen yaprakları çizmiş evet sevgili okuyucu bunlar çizilir ama Sohrab bunun yanısıra "modern dünyanın vahşetini silip görünmez kıldığı iyiliği, merhameti, birlikteliği, yalnızlığı" da çizmiş hem fırçasıyla hem de sözcükleriyle..
Şiirleri bizlere yanından geçip gittiğimiz güzellikleri fark ettiriyor, bir gelinciğin verdiği yaşama sevincini, gam karışan gurûbun rengini, sığırcık dolu bir çınarı, bir elmayla hoşnut olmayı, papatya koklamayı, şemsiyeleri kapatıp yağmurda yürümeyi ve "ister bir bankanın gişesinde ister bir ağacın altında sâde olmayı"...
Şiirle dertlenip şiirle derman bulmak istiyorsanız İran'ın Kâşan Çölü'nden gelen şaire kulak verin, sözcükleri şifa, sözcükleri çölde bir vaha...
Bu da yorumu bitirme alıntısı olsun:
"İki çamı görmedim ben birbirine düşman.
Görmedim bir söğüt, gölgesini yere satan.
Bağışlar dalını bir karaağaç kara kargaya.
Nerede yaprak varsa, çiçek açar coşkum."