Gönderi

Filler Tepişir Olan Çimenlere Olur
Kendi duyguları bir yana,nişanlısı Ellen'ın duygularının da farkında olmayarak onu çileden çıkaran parlak ancak aleksitimik (duygu dilsizi) cerrah Gary bir çok aleksitimik gibi,iç görü ve empatiden yoksundu.Ellen kendini kötü hissettiğini belirttiğinde,buna anlayış gösteremiyor;aşktan söz ettiğinde ise konuyu değiştiriyordu. Ellen'a ''yapıcı''eleştirilerde bulunduğunda,onun bunları bir yardım olarak değil,bir saldırı olarak algıladığını da fark edemiyordu. Empatinin kökeni özbilinçtir;duygularımıza ne kadar açıksak;hislerimizi okumayı da o kadar iyi beceririz.Gary gibi,kendisinin ne hissettiği hakkında bir fikri olmayanlar,çevrelerindeki kişilerin ne hissettiğini anlamaktan tamamen acizdirler.Bu kişiler tonlara karşı sağırdırlar.İnsanların söz ve hareketlerinin dokusunu oluşturan duygusal notalar ve akorların-ses tonunun,duruş değişikliğinin,çok şey ifade eden sessizliklerinin,her şeyi açığa vuran bir titremenin-farkına varamazlar. Kendilerinin ne hissettikleri konusunda kafaları karışık olan aleksitimikler,başkaları onlarla hislerini paylaştığında aynı şekilde bir karmaşa yaşarlar.Başkalarının ne hissettiğini kaydedememek duygusal zeka bakımından büyük bir eksiklik,insan olmak anlamında trajik bir başarısızlıktır.Çünkü ilginin,şefkatin kökü olan duygusal ahenk, empati (başkasının duygularını paylaşabilme)yetisinden kaynaklanır. Henüz dokuz aylık olan Hope,başka bir bebeğin düştüğünü gördüğü anda gözleri doluyor ve sanki canı acıyan kendisiymiş gibi ''annesinin kucağına''tırmanıp rahatlamak istiyordu.On beş aylık Michael ise,kendi ayısını ağlamakta olan arkadaşı Paul'e veriyor;ancak Paul'ün ağlamaya devam ettiğini görünce onu sakinleştiren battaniyesini bulup veriyordu.Bu vb araştırmalar da empatinin kökeninin bebeklik dönemine kadar uzanabileceği gözlemleniyordu.Neredeyse doğdukları günden itibaren bebekler bir diğerinin ağlamasından rahatsız olur.İnsanlar nadiren duygularını kelimelere döker;çoğu kez başka ipuçları verirler.Başkasının ne hissettiğini sezebilmenin anahtarı ,ses tonu,mimikler,jestler,yüz ifadesi ve benzeri türden sözsüz ifadeleri okuyabilmektir. Her ay öğrencilere okumaları için iki kitap seçer,sınav yaparım.Bugün de o malum gündü.Sıradandı,bildiğin bir gündü işte deyip geçiştirmek isterdim lakin bir sınıfta canım çok sıkıldı.Bu kadar uzun girizgahın alameti farikası;bir Suriyeli öğrenci.Suriyeli deyince algıda seçicilik yapıp geçiştirmeyelim :)Otuz dört kişilik mevcudu olan bir sınıfta bu çocuğun yalnızlığını tam da bugün anlayabildim.Çocuk sizin söylediklerinizi anlıyor,çat pat cevap veriyor,verdiğiniz ödevleri yapmaya çalışıyor,derse katılıyor kelimeleri karıştıra karıştıra da olsa.Diğer öğrencilerden daha aktif denilebilir.Kitap sınavlarını habersiz yapmaya bayılıyorum.Neden ?Psikopatım!Hatta hepimizin bildiği Hababam Sınıfı sahnesi tadında ''Kitap defterleri kaldırın,sınav yapacağım.''deyince hepsinin renginin atması ayrı bir komedi oraya girmeyeceğim.Soruları yazdırdım ve olabildiğince basit sordum.''Okuduğunuz hikayenin adı ne?'' diye soru mu olur? Eğer okumaktan aciz ve her şeye bahane üreten öğrencileriniz varsa olur.Neyse sınıf soruları yazdı,bir sessizlik.Ve işte bu huzur anlatılamaz yaşanır...Geçtim yerime,bakınıyorum kim ne yapıyor.Bahsi geçen öğrenci en arka sırada etrafa bakınıyor.Millet harıl harıl yazarken bu çocuk onları seyrediyor,tırnaklarını yiyor ve gözleri dolmuşken göz göze geldik.Sadece adını söylememle başını öne eğip hıçkıra hıçkıra ağlaması bir oldu.Şimdi dramatize ettim gibi görünebilir ama olan tam da bu.Çocuk istekli ve belli ki umudu var.Hayata tutunmaya çalışıyor. O da doktor, mühendis,avukat,öğretmen vs olmak istiyor ve bunun için belli kademelerden geçmesi gerekiyor,bunun da bilincinde.Başka sınıflarda da Suriyeli öğrencim oldu,hatta artık bildiğin bizden olmuş denilecek kadar da dilimize vakıf,gel gör ki yapamıyorum diye ağlayanı görmedim.Burada hatalı olanın kendim olduğunun altını çizmek isterim.Çünkü bilmediğinden,ifade edemediğinden nasıl sınava tabi tutabilirim?Daha sonra yanına gidip elini yüzünü yıkayıp dışarıda beni beklemesini istedim.Sınıfta yalnızlaştırılmasının müsebbibi ben değilim elbette,ama üzerime düşeni layığıyla yerine getiremediğim- bir çocuğun hele ki başarılı olmak için çabalayan-bir çocuğun göz yaşı dökmesine sebep olduğum için pişmanım.Çocuklara sorun odaklı insan olmaktan ziyade çözüm üreten olun diye öğüt veririm,anlarlarsa.İşlediğimiz metinlerden sorular sorarak bir nebze de olsa kırılan hevesi yerine getirdik.Daha önceki çalıştığım kurumda da Suriyeli öğrenciler vardı.Suriyeli öğrencilerin Türkçe öğrenmeleri için kurslar da veriliyordu.Ama bunlar Ya çok yaramaz ya da orta hallilerdi. Okul müdürü sağ olsun boş kağıt da verse 35 verin, kurulda geçireceğiz onları diye doneler verdiği için acı bir gerçek üzerine düşünmemiştim.Ama bu çocuk bana aralarında yitip gidenlerin vebalini alacak kadar neyimize güveniyoruz acaba dedirtti.Siyasi cihetten bakmadan söylüyorum, oralarda fikir beyan edecek kadar bilgi sahibi değilim.Ancak bu çocuk bana ''Filler tepişir olan çimenlere olur'' dedirtti.Umarım ileride bunların ceremesi misli misli çıkmaz
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.