1920 yılında Zonguldak, Devrek’te doğmuş ve çok genç yaşta, 1942 yılında hayatını kaybetmiş bir şair: Rüştü Onur. İstanbul’da tedavi görürken tanıştığı Mediha Sessiz ile ölümlerinden kısa süre önce evlenirler. Mediha, maalesef 12 Kasım 1942’de vefat eder. Mediha ile ancak 40 gün evli kalabilen Rüştü de, Mediha’nın ölümünden kısa bir süre sonra 1 Aralık 1942’de hayatını kaybeder.
Rüştü Onur’un Mediha’ya olan mektuplarını ve şiirlerini okurken, yine çok genç yaşta hayatını kaybeden bir başka şairimiz Orhan Veli’nin Nahit Hanım’a yazdığı mektuplardaki ve şiirlerindeki melankolik ruh halini hatırladım. Hasta ve zayıf bir bünyeye sahip olan Rüştü’nün, Mediha’ya olan sevgisini açık ve içten bir şekilde anlattığı mektupları, ikisinin arasındaki sevdanın içine dâhil olmanıza olanak tanıyor.
Orhan Veli, Rüştü Onur’un vefatından sonraki duygularını şu şekilde dile getirmiş: “Son yıllarda Zonguldak üç büyük yetenek yetiştirdi: Biri Rüştü Onur, biri Kemal Uluser, biri de Muzaffer Tayyip. Bu ne biçim kader! Üçü de arka arkaya öldüler.”
Yakın arkadaşı Muzaffer Tayyip ise: “Rüştü benim için şiirlerini her zaman zevkle okuduğum bir şairden ziyade, hiç çekinmeden bana derdini döken ve benim de hiç çekinmeden kendisine içimi açabileceğim yeryüzündeki yegâne insandı…” cümlesiyle duygularını anlatmıştır.
Edebiyat öğretmeni Behçet Necatigil de öğrencisini şu dizelerle anlatmıştır:
“Bir şair yaşamıştı Zonguldak’ta,
Adı Rüştü Onur’du
Bilseydi hatırlanacağını
Ölümünden sonra
Memnun olurdu.”
Rüştü Onur, tıpkı Orhan Veli ve Muzaffer Tayyip gibi, genç yaşta hayatını kaybetmeseydi Türk şiirine daha pek çok eser kazandırabilecek yetenekte bir şairdi. Bize kalansa O’nun bu kısacık ömründe yazdıkları ile yetinmek.