Hakiki tevhide ancak şirkin kökleri kaçındıktan sonra erşilir. Tevhide vâsıl olmak için insanın nefsi öyle bir terbiyeden geçmeli ki her ne yaparsa Allah’ın emriyle, Allah namına, Allah için yapmalı. Hal böyle olunca, ne arzu, ne heves, ne nefret, ne gurur, ne beğenilme endişesi, ne de yerilme korkusu kalır.