Gönderi

GİTSİNLER Mİ?DERSİMLİ MERYEM'İN ACI HİKAYESİ Meryem İslam’ın şartı 5kg çökelik, 5kg yağdır der. Meryem 1915’te Çemişgezek ilçesine bağlı Sinsor köyünde tüm ailesini kaybeder. Köyün en varlıklı ailelerinden biriyken her şeyini ve bir kızını geride bırakıp kaçmak zorunda kalan aile ile Meryem ömrü boyunca bir daha hiç bağlantı kuramaz. Yalnız kalan Meryem’i köyde bir aile yanına alır. Evlenecek yaşa gelene kadar bu ailenin yanında kalır. Daha sonra aile köyde Sünni mezhebinden eşini kaybetmiş Meryem’den yaşça büyük biri ile Meryem’i evlendirir. Nüfus memuruna verilen 5kg. çökelik ve 5kg yağ ile Meryem’e Müslüman Türk kimliği çıkarılır. Sahip olduğu yeni inancın gereklerini inandırıcı olabilmek için herkesten çok yerine getirmeye çalışır. 5 vakit namazını kılan Meryem’in hayatı her bakımda çok değişmiştir, kimliği, dili, dini, ekonomik varlığı yoktu artık. Babasının varlıkları başkaları tarafından kullanılırken Meryem fakir bir hayat sürmektedir. Gel zaman git zaman Meryem babasına ait konakta başkalarının oturmasına, bağlarının bahçelerinin talan edilmesine dayanamaz ve bu duruma itiraz eder. Yasal yolla ailesinden geriye kalanları almak ister. Ancak Meryem eski kimliğini ispatlayamaz. Hâkim de ağaların elinden bu malları alıp Meryem’e vermek istemediğinden Meryem’in eski kimliğini kabul etmez. Uzun süre uğraş veren Meryem’e ailesinden kalanlar iade edilmeyince Meryem Hâkim’e itiraz eder. Ben Müslüman değimliyim niye bana yardım etmiyorsunuz deyince Hâkim’de söyle o zaman İslam’ın şartı kaçtır der. Meryem İslam’ın şartı 5kg çökelik, 5kg yağdır der. Hâkim hiç olur mu öyle deyince, Meryem’de 5kg çökelik , 5kg yağ ile bana Müslüman kimliği verdiniz ,başka ne ola ki İslam’ın şartı der. Uzun yıllar süren mahkemelerin sonucunda Meryem mallarını geri alamaz. Bu süreçte ülkenin her şehrinde sermaye el değiştirmiştir. Talan edilen mallar yetmemiş günümüze kadar nerede eski bir kilise var ise köküne kazma sallanmış, yapılar tahrip edilmiştir. Sinsor’da ki kilisede zamanla bir harabeye dönüşür zaten Meryem’de ailesini kaybettikten sonra o kiliseye bir daha adımını atamaz. Yoksul bir Müslüman olarak hayatına devam eden Meryem beş vakit namazını kılsa da toplumda yaratılan Ermeni algısından nasibini alır. Çocuklarına edilen küfürlerde annelerinin Ermeni olduğu hiç unutulmaz. Meryem öteki bir yoksul olarak hayatını sürdürdüğü Sinsor’da hayata gözlerini yumar. "Önce Ermeniler gitsin, İstanbul'u İstanbul yapan değerleriyle; Dolmabahçe Sarayı'nı, Çırağan'ı, Kuleli'yi, Selimiye Kışlası'nı, Malta Köşkü'nü, Beyazıt Kulesi'ni, Dünyanın hayranlıkla bakakaldığı mimarilerini de alıp gitsinler. Giderken Ermeniler, Güllü Agop'u, Ara Güler'i, Mıgırdıç Magrosyan'ı, Onno Tunç'u, Garo Mafyan'ı, Adile Naşit'i, Cem Karaca'yı da unutmasınlar. İpek puşularını, Potinlerini, Nacarlarını, Vodistlerini, Çilingirlerini, Çömleklerini, Bakırlarını da alsınlar yanlarına Ermeniler. Topiği, Kuzu kapamayı, Çılbırı, Ciğer bohçasını da alsınlar... Kürtler de gitsin Kilimlerini, keçelerini, İlmek ilmek dokudukları halılarını denk edip gitsinler. Yaşar Kemal'i, Ahmet Kaya'yı, Yılmaz Güney'i, Ahmed Arif'i, Aynur Doğan'ı sakın unutmasınlar. Cigerxun'u, Ahmede Xani'yi, Mem u Zin'i, Balıklı Gölü, Aynzeliha'yı, Surları, burçları Deliloyu, Halayı, Çaçanayı, Şemameyi de yanlarına alsınlar. Zazalar da gitsin "Homa zanu kafır kamu" diyerek. Süryaniler de terk etsinler bu toprakları Telkariyi, Basmayı, Nahit ustalarını, Dokumalarını, Dayr-ul Zaferan'ı da alsınlar yanlarına. Ha, Coşkun Sabah'ı da unutmasınlar! Rumlar da gitsin Giderken cumbalı ahşap evlerini, Arnavut kaldırımlarını, Ve Selanik türkülerini, O güzelim Rum meyhanelerini, Rakılarını, mezelerini de alıp gitsinler Rumlar. Bulgarlar da gitsin Şarkılarını, türkülerini "Ayletme Beni"yi, "Arda Boyları"nı, Akıtmalarını, Börek, çörek, bozalarını, Komik aksanlarını, Naim Süleymanoğlu'nu, Sabahattin Ali'yi unutmasınlar. Çerkesler de terk etmeli bu toprakları Ama terk ederken Türkan Şoray'ı, Nazım Hikmet'i, İsterlerse Çerkes Etem'i de götürsünler. Lazlar; Fıkralarını, Takalarını, Horonu, Hamsiyi, Muhlamayı, Hatta Kazım Koyuncu'yu da götürsünler. Romanlar toplasınlar sazlarını, darbukalarını, çadırlarını Alıp gitsinler Neşet Ertaş'ı, Adnan Şenses'i Engin hoşgörülerini, Hamam sefalarını... O mozaiğin bütün renkleri gitsin Kalsın siyah-beyaz. O aşure kazanının bütün çeşitleri yok olsun Kaynasın o bulamaç. Kalın bir başınıza Bir dağ kadar sessiz Bir çöl kadar ıssız Bir bulut kadar ağlamaklı Bozkırın ortasında tek başına açan bir çiçek, Yapayalnız bir ağaç gibi... Irkınız, Diliniz, Dininizle bir tek siz kalın. Sonra birbirinizin yüzüne bakarak uzunn uzunnn... "O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler." "O Kürdü, o Ermeni'yi dövmeyecektik" diyerek" Servet Günay
··
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.