Otuzların Kadını, Tomris Uyar’la ilk gerçek tanışma kitabım oldu. Kendisini İkinci Yeni şairlerinden biliyoruz çoğumuz. Hep paylaşılamayan bir kadın olarak kaldı aklımda. Bir çok şairin aşık olduğu kadın. Bildiklerimiz, itiraf edenler. Peki ya itiraf edemeyip aşkını içinde yaşayanlar ? Kim bilir kaç İkinci Yeni şiirinde onun ilham periliğini yaptığı şiirleri okuyoruz bilmeden. Bu denli sevilmiş ve paylaşılmazmış bir kadın olunca benim aklımda bir güzellik abidesi canlanırdı sadece. Edebiyatın magazinsel kısmında kaldı bu yüzden benim için.
Biraz bölük pörçük. Aralar vererek de olsa kitabı okuyup bitirdiğimde yazara karşı görüşlerim tamamen değişti. Kitap bittikten sonra merak edip fotoğraflarına baktım. Ve düşüncelerini okudum kadını gördüğüm fotoğrafla ancak o zaman birleştirdim. Çok kısa bir kitap olmasına rağmen bir çok konuya değinmiş. Ülkedeki siyasi çalkantılar, kültürel öğeler ve bunların bireye etkileri, toplumun ekonomik durumu ve sosyo-kültürel değişim, göç ve arabesk kültür, kuşak çatışması ve bir noktada uzlaşması, (bunu her yazarda bulamayız. Çok kısa ve basit bir şekilde uzlaşıyı sağladığını gördüm.) aile yapısı ve ilişkileri, cinsiyet ve toplumsal roller, bir bireyin yetişmesi ve bu bağlamda toplumun inşaası gibi bir çok konu üzerinde durmuş. Kuşakları çok iyi gözlemlediği için toplumsal yapıyı da iyi bir şekilde gözler önüne sermiş. Kitapla ve yazarla çok geç tanıştığımı düşünüyorum bu yüzden. Bir kaç yıl önce okumuş olsam, toplumsal cinsiyet dersi sunumlarıma ayrı bir tat katabilirdi.
Yalnız kitabın girişini sıkıntılı bulduğumu söylemem lazım. Bir türlü giriş yapamamış gibi. Belki de bu yüzden 20 sayfa okuyup bir süre ara verdim. Ama yinede beni kitaba çeken bir şey oldu. İkinci Yeni şairlerinin hatrı mı ? Başta belki. Sonrasında Tomris Uyar’ın her hangi bir şairin eşi olarak anılmasından ziyade kendi başına da anılması gereken önemli bir yazar olduğunu gördüm. Aydın, kültürlü, donanımlı, eleştirel bir kişiliğe sahip. Bunların çok önemli özellikler olduğunu düşünüyorum.
Kitabında işlediği üç kuşağın kadınlarının portrelerinde, kadının toplumdaki yerini kendi dönemi koşulları içerisinde çok başarılı bir şekilde irdelemiş. Kadını bir anne, bir eş, bir kız, bir anneanne, bir torun olarak ayrı ayrı, kısaca ve net çizgilerle ele almış. Bunu dışında evlilik ve boşanma konusunda da gerçekçi çıkarımları var. Başından bir çok evlilik geçmiş bir kadın olarak, konuya hakim olduğunu hissedebiliyoruz.
Otuzların Kadını, her ne kadar kimisinin 30 dakikada okuyup bitirebileceği bir kitap olsa da yıllarca akıllardan çıkmayacak bir kitap. Yakın zaman da tekrar dönüp okuyacağım bir kitap benim için. Siz de hala Tomris Uyar’ı edebiyatın magazinsel kısmından tanıyorsanız, o kısmı unutup Gerçek Tomrisle tanışmanızı öneririm. Kitapla kalın :)