Gönderi

Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem aynı matlubu vermek Cenâb-ı Hakk’ın hikmetine tâbîdir. Meselâ; hasta bir çocuk çağırır: “Yâ hekim! Bana bak.” Hekim: “Lebbeyk” der. “Ne istersin?” cevap verir. Çocuk: “Şu ilâcı ver bana.” der. Hekim ise, ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez. İşte Cenâb-ı Hak; Hakîm-i Mutlak, hâzır, nâzır olduğu için, abdin duasına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat, insanın hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniye’nin iktizasıyla; ya matlûbunu veya daha evlâsını verir, veya hiç vermez.
Sayfa 310 - Sözler Neşriyyat. San. Tic. A.Ş.Kitabı okudu
··
3 görüntüleme
Elif