Gönderi

232 syf.
·
Puan vermedi
·
27 saatte okudu
Liseye ilk başladığım yıllarda feminist olarak tanınan yazarın bu kitabını büyük bir merakla okumuştum. O zaman kimi yerleri komik gelmişti. Şimdi durup bakıyorum da ne çok şey değişmiş kitapta... Hayır, hayır,kitap aslında aynı. Aynı akıcı, sürükleyici, sohbet havası içinde samimi ve sıcak satırlar... Kimi güldürse kimi üzse de hepsi düşündüren satırlara dönüşmüş. Daha doğrusu beynim bu dönüşümü geçirmiş. Çok olmasa da eski bir kitap, ben 1-2 yaşlarında yalpalaya yalpalaya yürüyüp kem küm ederken yazılmasına rağmen ayaklarımın yere sağlam bastığı, akılcı ve akıcı konuşabildiğimi sandığım, 30lu yaşlarımı sürdüğüm şu günlerde bile geçerliliğini koruyor. Ülkemizde çoğu yerde aksi iddia edilse de ne yazık ki hala “KADININ ADI YOK”. Klasik bir kız çocuğu olan baba tiplemesiyle başlıyor eleştiriler. Mini mini çocukların henüz cinsel ayrımlarının farkında olmadıkları dönemde korumacılığa başlayıp işi zorbalığa kadar götüren bir babanın, kızlarını yasaklara boğup eve hapsetmeye çabasıyla başlıyor. evet, artık daha çok şey bilen çocuklarımız var ve daha çok korunmalılar. Ama bu koruma dozunu kaçırmalı mı? Özgürlükleri, arkadaşlıkları hatta gezmeleri tozmaları engellemeli mi? Yalana mı sevk etmeli?Gizli gizli arkamızdan iş yapmaya mı yönlendirmeli kızlarımızı? Ya oğullarımız? BURDAKİ BABA TİPLEMESİ “OĞLUM OLSAYDI GÖRÜRDÜaNÜZ ONUN İÇİN NELER YAPARDIM“ DİYOR. “Göster oğlum pipini amcaya” diyerek övündüğümüZ oğullarımıza kim öğretecek mahremiyeti? Kim öğretecek sokakta her gördükleri kadına el sürmeye hakları olmadığını, evlerindekinin köleleri değil eşleri olduğunu? Evlilik hayatlarını eşeleyerek devam etmiş. Aslında öyle olan ama kimsenin kimseye itiraf edemediği pek çok noktaya parmak basmış. Ekonomik bağımlılıklar, çocuklar hatrına katlanılan huzursuz evlilikler, evlilikte olması en temel cinsellikte yaşanan eksiklikler ve daha bir sürü şey. Sevgili ERKEK arkadaşlarım, eşlerinizin size herhangi bir hizmet yapmak zorunda olmadığı; yaparsa bunun bizzat onun size bir lütfu olduğu hadis ile sabittir. Akşamları çay demlemekle, çocuğu yedirmekle taş fırınlığınız bozulmaz. Tabi ki kadın da yerini görevini bilecek, kös kös oturmayacak. Ama siz hizmetçi değil, eş aldığınızı unutmayacaksınız. İş yaşamına değinmiş; memuriyetler için geçersiz olan yerleri olsa da özel sektör için ne yazık ki ülkemizde hala çoğu kişinin bakış açısı 1980lerde kalmış. Kadının geldiği yerde hala bir torpil arayanlar var. Aynı işi yapalım ama sosyal hakları da maaşı da daha az olsun,mantığında içten içe yüzen sığ beyinler var. Bir kadının kendinden üst konumda, statüde, rütbede olmasını yediremeyenler var. “Kadından emir alacağıma aç kalırım” deyip işi bırakan elemanlar var. Tabi ki kadir kıymet bilen erkekler de var. Onları tenzih ediyorum ve kendilerini yetiştiren annelerin en içten sevgimle saygımla ellerinden öpüyorum. Tüm erkeklere de nacizane bir öneri sunuyorum; kendi kızınıza sevgilinize verilmesini beklediğiniz hayatı verin (izinler açısından). Gözlerinizi kapatın, bir kızınız ve damadınız olduğunu hayal edin. Damadınızın kızınıza nasıl davranmasını istiyorsanız,eşinize öyle davranın. Bayan arkadaşlarım; güçlü, kararlı, dik olun. Hayır demeyi bilin, istemediğiniz durumlarda. Eşit olmayı deneyin, çalışın, çabalayın, kendi ayaklarınızın üzerinde sağlam durun. Acizlik gösterip sığıntı gibi olmak zorunda kalmayın. Bay-bayan herkesin mutlaka üzerinde düşüne düşüne okuması gereken bir kitap. İkili ilişkiler adına -arkadaşlık, sevgililik,ebeveyn ve evlat vs- öğrenilecek çok şey var.
Kadının Adı Yok
Kadının Adı YokDuygu Asena · Afa Yayınları · 19876,5bin okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.