Gönderi

Nazım Hikmet
  Karlı kayın ormanında  yürüyorum geceleyin.  Efkârlıyım, efkârlıyım,  elini ver, nerde elin? Ayışığı renginde kar,  keçe çizmelerim ağır.  İçimde çalınan ıslık  beni nereye çağırır? Memleket mi, yıldızlar mı,  gençliğim mi daha uzak?  Kayınların arasında  bir pencere, sarı, sıcak. Ben ordan geçerken biri :  "Amca, dese, gir içeri."  Girip yerden selâmlasam  hane içindekileri. Eski takvim hesabıyle  bu sabah başladı bahar.  Geri geldi Memed'ime  yolladığım oyuncaklar. Kurulmamış zembereği  küskün duruyor kamyonet,  yüzdüremedi leğende  beyaz kotrasını Memet. Kar tertemiz, kar kabarık,  yürüyorum yumuşacık.  Dün gece on bir buçukta  ölmüş Berut, tanışırdık. Bende boz bir halısı var  bir de kitabı, imzalı.  Elden ele geçer kitap,  daha yüz yıl yaşar halı. Yedi tepeli şehrimde  bıraktım gonca gülümü.  Ne ölümden korkmak ayıp,  ne de düşünmek ölümü. En acayip gücümüzdür,  kahramanlıktır yaşamak :  Öleceğimizi bilip  öleceğimizi mutlak. Memleket mi, daha uzak,  gençliğim mi, yıldızlar mı?  Bayramoğlu, Bayramoğlu,  ölümden öte köy var mı? Geceleyin, karlı kayın  ormanında yürüyorum.  Karanlıkta etrafımı  gündüz gibi görüyorum. Şimdi şurdan saptım mıydı,  şose, tirenyolu, ova.  Yirmi beş kilometreden  pırıl pırıldır Moskova...   
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.