Gönderi

383 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
Fuad Köprülü'nün bu eseri, edebi yönünün yanı sıra, tarihsel bir anlam da ifade etmektedir. Türk Edebiyatı'nın yanında, Türk Tarihinin de önemli eserleri arasında sayılmaktadır. Osmanlı'nın yıkılışına müteakip, kendisine görev addedilen Türk tarihini tekrardan inşaa konusunda önemli bir çalışmadır. Köprülü eserinde dört önemli tarihsel şahsiyetin üzerinde durmuştur. Bu kişiler; Ahmed Yesevi, Hacı Bektaş, Mevlana ve Yunus Emre'dir. Bahsedilen kişilerden Bilhassa Ahmed Yesevi, bugün halen tarihsel ve kültürel önemi idrak edilememiş, çözümlemesi tam yapılamamış abidevi bir şahsiyettir. Kendisi, Anadolu'nun Müslümanlaşmasında büyük çaba sarf etmiş birisi olmasına rağmen, Türk Tarihince yeteri kadar incelenmemiştir. Bunun sebepleri arasında, şüphesiz; tarihi olarak kesinlik içeren delillerin olmayışı da etkendir. Yesevi'nin hikmet isimli divanı hem içeriği hem de edebi yönü açısından önemli bir yere sahiptir. Yesevi'den önce Türk Halkının ozanlar vasıtasıyla derin ve geniş bir edebi kültürünün olduğu bilinmesine rağmen, yazılı eserlerin olmayışı, bu ozanlara ve islam öncesi Türk Edebiyatı'na dair kapsamlı bilgi edinemeyişimizin birincil sebebidir. Bu sebeple halen Çin Vekayinameleri Türk Tarihi ve edebi yönününün birincil kaynakları olmak durumundadır. Eserde üzerinde durulan şahsiyetlerden birisi de Türk Tasavvuf Edebiyatının önemli aktörlerinden kabul edilen Mevlana'dır. Köprülü eserinde, Mevlana'nın divan, fih-i ma fih, rubailer v.b eserlerinden ziyade ilginç bir şekilde ısrarla Mesnevi hakkında izahat vermektedir. Köprülü, Mevlana'nın edebi yönünü yeterli bir şekilde ifade etmekle beraber, gene ilginç bir şekilde Mevlana'nın tarihsel kişiliği üzerinde neredeyse hiç bilgi vermemektedir. Mevlana'nın Anadolu'da zorla şeyh-üş şua seçilmesi, kendisine tabi olmayan şeyhlerin ve ailelerinin katledilmesi, Moğollarla kurduğu maddi ve manevi ilişkileri, Hacı Bektaş, ve deiğer anadolu erenlerine düşmanca tavırları, Mevlana'nın Selçuklu Devleti'nin yıkılışına dair yaptığı katkılar! ve Şems'in neden öldürüldüğü gibi önemli bilgiler es geçilmiştir. Konu hakkında günümüzde bilhassa Prof. Dr. Mikail Bayram oldukça geniş ve ilgi çekici bilgiler sunarak konuyu aydınlatmıştır. Konuyla alakalı Gölpınarlı Hoca'da Bayram Hoca'ya atıfta bulunmuş, lakin görüşlerini es geçmiştir. Bu konularda ve Mevlana'nın şahsına dair acaip bilgiler içeren Eflaki de yine kaynak olarak alınmamıştır. Türk Edebiyat tarihin de etkisi görülen ve kitapta incelenen bir diğer şair de Yunus Emre'dir. Köprülü'nün Yunus Emre ile alakalı yaptığı tespitler ve tarihi ifadeler, yüzyıllar sonra, Cumhuriyet döneminden sonra Yunus Emre'nin tekrar meşhur olmasına sebebiyet vermiştir. Kitapta yer verilmese de; Osmanlı'da Yunus Emre'nin okunmasının yasak olması, hatta Ebu Suud'un fetvası ile Yunus Emre'nin şiirlerinin okuyanların idam edilmesi, Osmanlı Dönemin de Yunus Emre'nin edebi tanınılırlığını çok aşağı seviyeye çekmiştir. Köprülü'nün de ifade ettiği gibi, Yunus Emre'nin yaşadığı çağ ile eserlerinin ortaya çıktığı tarih arasında 300-400 yıl gibi bir zaman farkı olmakla beraber, tarihi bilgiler de tutarsızlık vardır. Bu ve diğer veriler de yan yana koyulunca ortaya şöyle bir tanım çıkmaktadır: "Yunus Emre diye birisinin yaşayıp yaşamadığı, yaşadı ise nasıl birisi olduğu ve günümüzde kendisine yakıştırılan şiirlerin kimin tarafından yazılmış olduğu muammadır" Eserde edebi ve tarihsel öğelerin yanında İslam Dinine dair mutasavvıfların görüşlerine de yer verilmiştir. Verilen bilgiler ve tarihsel kanıtların ışığında, Yunus Emre v.b pek çok mutasavvıfın İslam'ın akidesi ve inancı dışında görüşleri benimsedikleri aşikardır. Zira Yunus Emre; Ol Kadir-i kun feyekun lutf edici Rahman benem Kesmeyen rızkını veren cümlelere Sultan benem ... Gibi onlarca şiirler yazarak adeta kendisini Tanrı gibi gördüğünü ifade etmektedir. Bu durumda kendi inancı, İslam Dini'nin dışında kalan, Mevlana'nın da eserlerinde görüleceği üzere dahil olduğu Hululiyye fırkası olduğu söylenebilir. Bu sebeple bu tip sözüm ona mutasavvıfların müslüman kimliğinden bahsetmek hatalıdır. Kendileri şair-yazar statüsündedir. Zira hiçbir dinin mensubu, kendisine Allah tarafından gönderildiğine inanılan bir kitapla ve hükümleriyle alay etme yoluna gitmemiştir. Hatta Yunus, Kur'an okuyanların Allah'a asi olduğu gibi acaip ifadeler de bulunmaktan kaçınmamıştır! Her yönü ile tarihsel bir vesika hüvviyetinde olan bu eseri, konuyla alakalı, ilgilenen herkese tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar
Türk Edebiyatında İlk MutasavvıflarFuad Köprülü · Akçağ Yayınları · 2013223 okunma
··
237 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.