Bugün oturdum ve kâinatı düşündüm
Dereyi,ovayı,ağaçları,kuşları,bembeyaz siluete bulanmış dağları
Mabet ağacına altın sarısı düşler emanet ettim
Rafine edilmiş umutlar çıkardım sandığımdan
Yelkovan kuşlarının peşine takıldım sonra
Akdeniz'e,Karadeniz'e,Marmara'ya
Bize ait olan gökyüzü bir hayat uzağımda
Tepemizde aykırı bir mavi
Tepemizde dimağlarımızı kör eden savruk bir güneş
Bugün oturdum ve annemi düşündüm
yirmi üç yaşı geldi aklıma
ince ve zarif elleri geldi
zamana mağlup ağarmış saçları geldi
Ahmet Erhan'ın şiirleri kadar yalnızdı
dünyayla yaralı ruhların arkadaşıydı
Bugün oturdum,ölen arkadaşlarımı düşündüm
Soğuk kış akşamları soba üstünde kestane pişiremediğim
Yaz geceleri Aşiyan'dan dünyaya uzanamadığım
En güzel sabahları ve şafak vaktini kucaklayamadığım dostlarımı düşündüm
Bugün oturdum kaç kere öldüğümü düşündüm
İçimde ölüp ölüp dirilttiklerimi saydım
Uzanamadığım yıldızlar vurdu ihanetini yüzüme
Hüznümü sırtlandım
Başıboş uçan bulutlara kırık bir veda şarkısı mırıldandım
Bugün oturdum ve davetsiz misafiri olduğum dünyaya,
tereddütlerimin,korkularımın,hüznümün cenderesinde
yaralı bir şiir ısmarladım