Hayat işte,
Ne umarsın ne bulursun.
Adalet Ağaoğlu kitabı almak için çıktığım yolda Ahmet Kaya ile karşılaşmam ile sonuçlanan bir hayat...
Oturduğum ilin ünlü sahaflarından; İnsancıl'da almıştım soluğu çünkü Adalet Ağaoğlu okuyacaktım merak etmiştim. Bir etkinlik daha da istahımı açmıştı.
Kitapçıya girince hemen rafları meraklı gözlerle aradım lakin istediğim kitap yoktu, tükenmiş.
İçimi bir hüzün kapladı, ben mi geç kalmıştım onunla o büyük yazarla tanışmak için yoksa başka kışlara mı ertelemeliydim bu isteğimi?
Hayır, hayır bulmalıydım belki arkalarda kalmıştı da benim boyum yetmemiştir diye kendimi oyaladım tutunduğum bu umut ipinde, küçük bir kedi misali kendimi.
Yılmadım, daha çok baktım raflara bir adet Kutlu, bir adet Halikarnas Balıkçısı ve de Hayaloğlu elimdeydi kapıdan çıkarken. Bulamamıştım " Fikrimin İnce Gülü"nü.
Hayaloğlu, hayallerin oğlu...
Beni o an çekti içine satırlarında kayboldum.
Şu satırlarından etkilendim:
"Yüzünün bu son hali
Ah!.. Yüzünün bu masum hali
Biliyorum... Hep aklımda kalacak"(syf: 103)
Neden almıştım bu kitabı?. Çünkü şiirler beni çekiyordu. Çünkü gerçekti satırları; bizdendi, içimizden insanın içine ok gibi saplanan sert şiirleri vardı. Öyle bir çırpıda okunabilecek bir kitapta değil, her satır sindirilmeli dimağımızda. Acı, tatlı bir lezzet bırakmalı damakta. Öyle okunmalı işte...
Arkadaşım kitaptan rastgele bir sayfa açtı sıcağı sıcağına, Ahmet Kaya'yı buldu bizimle konuşuyordu. Şaşırdı kaldı o da ben de. Nutkum tutuldu.
Bize bas bas bağıran o şiir:
"Üstüm başım toz içinde
Önüm arkam pus içinde
Sakallarım pas içinde
Siz benim nasıl yandığımı
Nerden bileceksiniz? "(syf: 109)
Okudukça araştırdıkça anladım ki bu büyük şair o güzel sanatçının hem akrabası hem de söz yazarıymış.
Sizleri o güzel şarkı eşliğinde selamlıyorum.
youtu.be/erNoUAkv83w
Sevgiyle kalın dostlar...