Bahsettiğim SON DERS.
"Yavrularım, ben gidiyorum, zamanım doldu, bir daha karşılaşır mıyız bilemem, burada kaldığım süre içinde sizlere birçok şey öğretmeye çalıştım, birçok şey öğrendiniz, örneğin, dünyanın döndüğünü, uçakların nasıl uçtuğunu, gemilerin nasıl yüzdüğünü, dağların oluşumunu, insanların türeyişini, nasıl yediğimizi, nasıl özümsediğimizi, nasıl sıçtığımızı, nasıl öldüğümüzü, bütün bunları öğrendiniz, değil mi yavrularım? Ama ben, şimdi sizden, giderayak, bir şey istiyorum:
Bütün öğrettiklerimi unutun. Dünya dönüyor, evet, ama belki de burda, bu dağ başında, dönmemesini bilmek daha doğrudur. Size Hayat Bilgisi dersleri verdim sevgili çocuklar, ama hayatın gerçek bilgisini, siz, kendiniz burda, iki sınır arasında, bu dağ başındaki köyünüzden uzak kentlere gittiğinizde, askerliğinizde, öğreneceksiniz. Unutmayın ki, kitaplarda yazılanla, okullarda öğretilenler her zaman doğru değildir.
Benim için doğru olan, sizin için gerekli değildir. Benim için gerçek olan, sizin için, gerçek değildir. Eğer öğrettiklerimin çoğu böyleyse, bağışlayın beni. Çünkü ben başka bir yerden geliyorum yavrularım ve gördüğünüz gibi, karların erimesiyle de gidiyorum işte. Nereye gittiğimi kesin olarak bilmiyorsam da gidiyorum. Burda kalacak olan sizlersiniz. Burda yaşayacak olan sizlersiniz.
Sizler, karın üstünde yalınayak yürüyüp ölmeyenlerdensiniz.
Biz, bir kış boyu, yufka ekmek, otlu peynir, bulgur pilavı yiyip, çay içerek yaşayamayız.
Bizim meyvelerimiz, sebzelerimiz, etlerimiz vardır. Bütün bunları aradaki ayrımı göstermek için söylüyorum çocuklarım, beni yanlış anlamayın. Yalan söylemek günahtır, yalan söylemek insana yakışmaz, demedim. Beni yanlış anlamayın, yalan da söylenir. Benim size bütün bir kış söylediklerimin büyük bir çoğunluğu da yalandı. Ama şimdi söyleyeceklerim gerçek:
Yavrularım, insanlar üç aylık bebekken, nedeni bilinmeyen hastalıklardan ölmeden de yaşayabilirler.
Cüzzam, trahom, bir alınyazısı değildir.
Hiçbir şey, alınyazısı değildir, yavrularım.
Bu kadar.
Benim söyleyeceğim gerçek de bu kadar işte. "