Sene bu sene... Geçtiğimiz aylar... Bitmek bilmez mülakatlarımdan birine girmek için gide gele yol eylediğim devlet kapısına bir kez daha gittim. Büyük binalarda yolumu kaybetme gibi bir huyum vardır ama bu defa olmadı, şak diye buldum sözlü sınavın yapılacağı salonu. Koridorda diğer adaylarla birlikte sıramı beklemeye başladım. Sandalyeler dolduğu için ayakta beklemek zorunda kaldım. Sol tarafımda da bir kadın vardı o da ayakta bekliyordu. Bana bakıp gülümsedi ve o gülümsemesiyle gözlerinin her birine birer yıldız kondurmuş gibi bir ışıltı yansıdı. İçimden Allah'ım ne kadar sevecen bir kadın dedim ve gülümsemesine, gülümseme ile karşılık verdim. Normalde ilk defa karşılaştığım insanlarla konuşamama gibi bir fobim olmasına rağmen aldığım güzel enerjiye kapılarak konuşmaya başladım ve tanışıp kaynaştık. 37 yaşındaymış, evli ve iki de oğlu varmış. Daha önce bir çok defa elenince, bu mülakata gireceğini ailesine söylememiş. Kazanırsam onları yemeğe götürüp, müjdeli haberi orada vermeyi planlıyorum dedi. Yine kazanamazsa ailesine karşı mahcup olmamak için böyle bir önlem almış sanırım. En çok da çocuklarının gözünde başarısız olmaktan korktuğunu söyledi laf arasında. Bu mülakat son hakkıymış , yaş haddinden dolayı bir daha başvuramayacakmış. Yüzünde o şirin gülümsemeyle bu defa da olmayacak biliyorum dedi. Ben de Her nasip, vaktine esirdir. Sıkma canını belki de bu son kapı nasibinin kapısıdır ve bir bakarsın hayalini kurduğun şeyi yaşıyorsun. Umudunu kaybetme, dedim. Yine gülümsedi ve bana yaklaşmamı söyledi. Kafasını öne eğip saçlarını araladı ve bak bunlar hep stresten oldu dedi. Kafa tası yara bere içindeydi. Onu öyle görünce boğazım düğümlendi. Kolay ağlayabilen biri değilimdir hele ki de insanların içinde hiç ağlayamam. Tuttum kendimi, boğazımdan aşağıya acı bir tat yayıldı. Ağlamamaya çalışınca yayılan tat bu, alışkın olduğum için biliyorum. Dışım ağlamadı ama içim hakkıyla hırpalandı. Kendimi toparlayıp, inşallah ikimizde kazanırız abla, ama olurda ikimizden biri kazanamayacaksa o ben olayım dedim. Yaşım genç, henüz mücadele gücümü kaybedecek kadar da hayat yormadı beni, çalışır tekrar devletin kapısını çalarım nasıl olsa. Artık nasıl içten bir dua etmişsem, herhâlde bütün dilek kapıları açıktı ve o abla kazandı ben kaybettim. :)
Geçen gün sosyal medyadan yazmış bana, ailemi yemeğe götürüp müjdeli haberi verdim, sarılıp ağlaştık diye. Bir de aile fotoğrafı paylaşmıştı, tam maşallahlık. :) Bana da sakın mücadeleyi bırakma, ben olacağına inanıyorum ve senin için dua ediyorum demeyi de ihmal etmedi. Kaybetmenin yarattığı büyük buhranımı yaşarken, onun o güzel kalbinde olduğumu, bana dua edeceğini bilmek adeta ruhuma şifa gibi geldi. Bu defa toparlanamam demiştim ki yine toparlandım. :) Ahım şahım bir toparlanma değil ama iyiye gidiyorum. :)
Her kaybetmemden bir şeyler öğrenip, bir şeyler kazanıyorum. Bu kaybetmemde de şunu öğrendim ki, nasipte varsa bir şey, sen bittim dediğinde, Rabbin yettim der. Bu süreçten kazanımım bu bilgi ve bir gönül oldu. Şimdi şöyle bir bakınca, daha kaybedecek çok yolum var gibi geliyor. :) Yine bir gün kaybedersem, sizlere de haber ederim. :) Sağlıcakla…