Gönderi

215 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 31 hours
İnceleme Öncesi Giriş Notu: Bu incelemeyi okumak yerine izlemeyi tercih ediyorum diyenler için: youtu.be/bpXEfO_sXoI Hakkari'de Bir Mevsim / O, Hakkari'nin 2000 metre rakımlı Pir Köyü'nde sürgünde olan bir öğretmenin hikayesidir. Roman okurun gözleri önünde usulca akıp gidiyor -şiirsel bir dille. Kitabın anlatımına şiirsel dediğimde, sakın aklınıza uçsuz bucaksız dağların görkemini, karların muhteşem beyaz örtüsünü, börtü-böceğin, doğanın güzelliğini getirmeyin. Kitabın şiirselliği, soğuktan çıplak ayakları morarmış çocukların, üç bebeğini de bilmediği hastalıktan, ilaçsızlıktan, doktorsuzluktan yitiren babanın yaşadığı hissizleşmiş halin, aşı olmadığı için Pir Köyü'nde ve komşu köylerde salgın hastalıktan hazan yaprağı gibi bir bir düşen çocukların ve yüzlerce yıllık, belki de binlerce yıllık el yazması kitapları gözlerinin önünde yakılan kitapçı Süryani'nin hikayesinden gelmektedir. Kitap Hakkari'nin, Edgü'nün deyişiyle "Hak kentin", 1970'lerdeki durumunu anlatmaktadır (Kitap 1976 yılında yazılıp 1977 yılında ilk basımı yapılmıştır). Zaten birçok şeyin olmadığı, iki dünya savaşı sonrasında kendine gelmeye çalışan bir ülkenin mahrum bölgesinin hikayesi. Yokluk, yoksulluk içindeki halk, ağası istedi diye gözünü kırpmadan adam öldürmek zorunda kalan adamlar, ölen çocuklar, kitabı, defteri, kalemi olmayan, eğitim için sürülmüş bir öğretmen haricinde hiçbir şeyi olmayan çocuklar, yalnızca adı olan ama kendisi olmayan devletin birimleri, yetkilileri, onların duyarsızlıkları, gerçek bir öğretmenin üç maymunu oynayan yetkililerin gözlerini, kulaklarını açma çabaları ve umutsuzluk, alabildiğine umutsuzluk... Çocuklar, ana dili dışındaki bir dili öğrenmeye çalışan çocuklar, yokluk yoksulluk içinde kalmış, ne giysiyi ne doğru düzgün yiyeceği olan çocuklar ve bir öğretmen, çeşitli yaşlarda bir sınıf dolusu çocuğa öğretmesi gereken dili tanıtmaya, başta coğrafya, matematik olmak üzere çeşit çeşit bilgileri aktarmaya çalışan ama bununla da kalmayıp karşısındaki çocukların dilini öğrenmeye çaba gösteren ve sonunda da öğrenen bir öğretmen. Kitapla ilgili daha yazılacak çok şey, düzülecek çok methiye var belki... Amma velakin bu yazının son paragrafı olarak beni en çok vuran kısma kısaca değinmek istiyorum, Süryani'nin yakılan kitaplarına. Süryani, Hakkari'nin tek kitapçısı. Elinde yüz kadar kitap ve on tanesini öğretmene hediye eder. Tek isteği kimsenin uğramadığı dükkanına insanların bir gün gelip kitaplarını okumasıdır. Elinde çeşitli dillerden çoğunluğu el yazması kitaplar vardır. Parayla pulla da işi yoktur Süryani'nin. Bir gün gelir, yörenin gençleri Süryani'den ve kitaplardan korkar ve o kitapları cayır cayır yakar. Bu coğrafyada ne yazık ki kitaplar ve farklılıklar sevilmez. Kürt, Türk, Arap, hangi soydan olursa olsun bu coğrafyanın milletleri kitapları okumak yerine, korkulacak bir nesne olarak görmüş, hele ki kitap okuyan kişiler bir de biraz farklıysa onları öldürmeyi ve kitaplarını yakmayı kendilerinde en doğal hak olarak görmüştür. Tarih ne yazık ki tıpkı kitaptakine benzer yüzlerce ve belki de binlerce yakma, yakılma hadisesiyle doludur. İşin üzücü kısmı, yakanlar fakir, yoksul insanlar. Yakanlar okumaya en çok ihtiyacı olan insanlar. Yakanlar, o dönemlerde farklılığı olduğu için ötelenen insanlar. Ama yakanlar yine onlar, peki neden?
O
OFerit Edgü · Ada Yayınları · 199010.2k okunma
··
43 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.