Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

336 syf.
9/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
Yıkım hangi nesnenin felaketi değildir ki!
Yıkım hangi nesnenin felaketi değildir ki! Hele ki insanda olursa yıkım hem fiziki hem de ruhani bir çöküşün mimarıdır. Biri der ki kar bana Noel’i hatırlatır. Kar yaşamamış, hayatı tahayyül etmemiş bir insana, akla elbet Noel’i hatırlatır. Bilmiyorum nedendir lakin kara kaplı kitap bana boyuna karı anımsattı. Çünkü kar yokluktur, çaresizliktir ve ölümdür. Sıcak soba karşısında kahvesinin yudumlayan insan ne bilsin karı. Savaşı bilmeyen ise taraf tutmasın… “...bir çiçeği koparmayı kafasına koyan biri, birkaç otun ayakaltında çiğnenmesini hiç düşünür mü?” Hüznün alınyazısı başkalarının bir çift dudağı arasında olan savaşlar. Hep kutsal yanından baktığımız, bizlere öyle öğretilen kıyımın genel adı. Bir insan topluluğu hiç tanımadığı başka bir topluluğu neden düşman edinir. Hele ki savaşlarda ölenler bunlar kimdir? 15 yaşlarında 20 yaşlarında belki de 25 yaşlarını doldurmamış insanların ölümü hangi vatanı, hangi toprağı özgür kılar? Kanla yazılmış bir yaşamı, bir insanlığı meşru kılmak kimlerin işi? Elbet savunmak boyun borcudur, lakin saldırmak insanın hakkı değildir, hayvansal bir güdü. “...duvarlar saatlerini ve resimlerini yitirdiler mi?” Bir şehrin nasıl yıkıldığı duvarlara yazılıdır. Ne bir saat vardır orada ne de bir resim, grisine siyah çalınan, ayakta durmak için sendeleyen duvarları vardır üzerinden yıkım geçen şehirlerin. Ve bu yıkımlar; Kim için savaşmak? Ne için savaşmak? Ve niye savaşmak? Kişi sadece 1 kişiyi mi öldürür yivli bir silahtan çıkan bir hırçın mermiyle... Sadece ölen o mudur? Bir mermiyle kaç kişi ölür? Ya da ölür mü? Ya şehirleri öldürmek, o da bir yıkım değil midir? Bakın bir tarihinize kaç kere ağladı Halep, nasıl kavruldu Nagasaki, parça parça satıldı Trablus, azar azar yıkıldı Kâbil. Bir derya denizinde Titanik gibi usulca batırıldı umutlar, duvarlar önce saatlerini ve sonra resimlerini yitirdi bir bir. “Herkesin bir dikiş makinesi var artık, bir radyosu, bir buzdolabı ve bir telefonu var. Bundan sonra ne üretebiliriz? diye sordu fabrikatör. Bomba, dedi mucit Savaş, dedi general. Yapacak başka bir şey kalmadıysa hayhay, dedi fabrikatör.” Bu bir edebi eser değildir. Bu bir kitap hiç değildir. Bu 26 yaşında yıkımdan yıkıma koşan bir genç adamın, içerisinde biriktirdiği duygu, düşünce, acı, keder ve savaştan, yokluktan, insanlıktan nasip almamış kişiler için içinde kopan fırtınaların kâğıda düşmüş halidir. Yazarın bir derdi ve bir acısı vardır, bizimle ise paylaşmak ister. Biz okuyan okurlar ise yazarın acısını paylaşır, en derinimizde hissederiz. Kitap Yapı Kredi Yayınları 2. Basımdır. Çevirmen ehli Kamuran Şipal tarafından Türkçe edilmiştir. İçeriğinde Böll’ün bir önsözü hemen akabinde 54 öyküden oluşan yazı dizini devam etmektedir. Son kısımda ise “ek” diye tabir ettikleri yazarın dilinden düşen sayfalar ile en sonunda yazarın hayatı yer almaktadır. Kaliteli bir baskı, iyi bir çeviri ve hatasız sayfalar. Yazarın sade dili okumayı kolaylaştırsa da kitap ile bütünleşmek için konsantrasyonu asla kaybetmemek gerekmektedir. Sırayla, seri bir şekilde okunacak öyküler hiç değildir. Zamana yaymalı, okunan öykünün ardından yazarı daha iyi anlamak için kendi içinizde düşüncelerinizi çatmalısınız. Kurduğu cümleler gösterişten çok uzak, genelde yıkım, çökmüşlük ve çaresizlik gibi birçok çağrıştırışlar yapsa da kendi türünde okuyabileceğiniz en muazzam kişiliklerden birisidir Borchert. Özellikle beğendiğim hikâyelerin başında ise; en umarsız anlarda toprakta beliren bir “karahindiba” hikâyesiydi. Hemen ardından “Radi” ve daha sonrasında kitaba ismini veren “Ama Fareler Uyur Geceleyin” hikâyesi ise anlatılmak isteneni çok güzel dile getirmekle kalmayıp, okura ders verir nitelikteydi. Sevgi ile kalın… Yazarın size söylemek istediği bir şeyler var. Lütfen Dinleyiniz. Sen makine başındaki, sen atölyedeki adam: Sana yarın su boruları ve tencere üretmeyi bırakıp çelik miğferler ve makineli tüfekler üretmeni emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen tezgâh başındaki, sen bürodaki kız! Yarın sana mermilerin içine barut doldurmanı ve keskin nişancıların tüfekleri için dürbünler üretmeni emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen fabrika sahibi! Yarın sana pudra ve kakao yerine barut üretmeni emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen laboratuvardaki araştırmacı! Yarın sana eski yaşama karşı yeni bir ölüm bulmanı emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen odandaki şair! Yarın sana aşk şiirleri değil de nefret ve kin şiirleri yazmanı emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen hasta yatağının başındaki doktor! Yarın sana hasta kişilerin raporlarına “savaşabilir” diye yazmanı emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen mihraptaki rahip! Yarın sana cinayetleri takdis etmeni, savaşı kutsamanı emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen gemideki kaptan! Yarın sana geminle bundan böyle buğday değil, top ve zırhlı araçlar taşmanı emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen hava alanındaki pilot! Yarın sana bir kentten bir kente bomba ve fosfor taşımanı emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen tezgâh başındaki terzi! Yarın sana bundan böyle yalnızca asker üniformaları dikmen emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen cüppeli yargıç! Yarın sana bundan böyle “divanıharpte” çalışmanı emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen istasyondaki görevli! Yarın sana bundan böyle cephane ve asker taşıyan trenlerin kalkışı için işaret vermeni emrederlerse, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen köydeki, sen kentteki adam! Yarın seni silahaltına almak istediler mi, yapacağın tek şey var: HAYIR demek! Sen Normandiya’daki, sen Ukrayna’daki, sen Frisko’daki, sen Londra’daki, sen Hoangho’daki ve sen Mississippi’deki, sen Napoli’deki, sen Hamburg’daki, sen Kahire’deki, sen Oslo’daki anne, siz yeryüzünün dört bir yanındaki, siz bütün dünyadaki anneler, sizlere yarın askerî hastanelerde hemşirelik yapacak kızlar ve yeni savaşlar için askerler doğurmanızı emrederlerse, yapacağınız tek şey var: HAYIR demek! Hayır demezseniz sizler, hayır demezseniz siz anneler... - Devamındaki 8 paragraflık yazıyı lütfen kitaptan okuyunuz -
Ama Fareler Uyurlar Geceleyin
Ama Fareler Uyurlar GeceleyinWolfgang Borchert · Yapı Kredi Yayınları · 2022508 okunma
··
343 görüntüleme
EndoplazmikGaripbirKulum okurunun profil resmi
Paylaşım için teşekkürler. Emeğine sağlık
Tayfun okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim yorum için... Keyifli okumalar efendim.
Öykü köse okurunun profil resmi
O kadar güzel yazmışsınız ki, bu kitabı okumadan ölemem.
Tayfun okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Okunulması gereken güzel bir öyküler bütünüdür. Keyifle okumanızı dilerim.
Öykü köse okurunun profil resmi
En kısa zamanda temin edip okumaya başlayacağım.
Prag okurunun profil resmi
Şu siteyi amacına uygun kullanan tek adam olabilirsin, bravo başkan
Tayfun okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Cümlen beni onurlandırdı, renk kattın, daim olsun varlığın.
2 sonraki yanıtı göster
Bendis okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, çok tadında bir inceleme olmuş...
Tayfun okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Benim için farklı bir deneyimdi. Keyifle sonlandırdım. Tavsiye ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Osman Y. okurunun profil resmi
Tayfun hocam emeğinize sağlık :) Borchert hepimizin abisidir..
Tayfun okurunun profil resmi
Ölümsüz olduğu için yazar hayatından bahsetmedim. Sadece yaptığı iş ve acısını paylaştım o kadar. Yoksa acı her yurtta aynıdır, yeter ki kaynağını bulup, kökünü kurutmaya çalışalım. Keza yazarında eminim dileği buydu ve savaşsız, insanın insanca yaşadığı bir hayatı düşlüyordu. Hala da düşlemektedir, zafer bütün silahların yeniden eritilip, demirden bir dağ yapıldığında kutlanacaktır.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.