ARAP KÜLTÜR VE COĞRAFYASININ CEHENNEM TASVİRİNE YANSIMALARI
Büyük ihtimalle İbranice’deki “gi-hinnam” (Hinnom vadisi) kelimesiyle ilişkili olan ve “derin uçurum” gibi bir mana taşıyan cehennem ile ilgili ayetlerde geçen isim ve sıfatların kahir ekseriyeti, ateş (nâr) ve bu ateşin son derece yakıcı olduğunu ifade eder.
Cehennem azabıyla ilgili motiflerin çoğu ilk nüzul çevresindeki insanların tecrübe dünyasına gönderme yapar. Şöyle ki birçok ayette cehennemliklerin zakkum, darî‘ ve gıslîn (kanlı irin) gibi şeyler yiyecekleri anlatılır.
Kutrub’a (ö. 206/821) göre zakkum Sina Yarımadası’ndan Arabistan’ın batı ve güney kesimine uzanan dar bir kıyı ovası konumundaki Tihâme bölgesinde yetişen, meyvesi acı bir ağaç türüdür. Kelbî’ye (ö. 146/763) göre ise zakkum Mekke ile Yemen arasındaki bölgede yetişen bir ağaç olup tomurcukları ruûsü’ş-şeyâtîn (şeytanların başları) diye isimlendirilir. Bir başka telakkiye göre zakkum Yemen’de yetişen, esten veya şeytan diye adlandırılan çirkin görünümlü bir bitki türüdür. Bu görüşlerin dışında zakkumun sert, pis kokulu, çirkin görünümlü ve meyveleri ‘şeytanların başları’ diye anılan bir çöl ağacı olduğu veya öldürücü zehri olan tüm ağaçların müştereken zakkum diye isimlendirildiği de ifade edilmiştir.
Cehennem ehlinin yiyecekleri arasında zikredilen darî’ de bir çöl bitkisidir. Daha açıkçası, 88/Ğâşiye 6. ayette “Ne açlığı giderir ve ne de besin değeri vardır” diye söz edilen darî’ Hicaz bölgesinde yetişen dikenli bir bitki türüdür. Kureyşliler bu bitkinin yaş olanını şibrik, kurusunu da darî’ diye isimlendirmişlerdir. Son derece pis bir kokusu ve öldürücü zehri olduğu belirtilen bu bitki yiyeceklerin en kötüsü ve en berbatı olarak nitelenmiş; bazı tefsirlerde ise bu bitkinin yeşil olanını devenin yediği,kurusuna ise hiç yaklaşmadığı kaydı düşülmüştür.
Kur’an’daki azap tasvirlerindeki yerel ve tarihsel motiflerden biri de İbrâhim 50. ayette cehennemliklere giydirilecek olan gömlekleri niteleyen ‘katran’dır (katirân). Müfessirlerin aktardıkları bilgilere göre katran, aslında ebhel denilen ağaçtan elde edilen bir tür reçinedir. Bu reçine kaynatıldıktan sonra uyuz develere sürülür ve çok yakıcı olmasından dolayı deve uyuz illetinden kurtulur. Bazen katranın yakıcılığı hayvanın dokularına da nüfuz eder. Koyu siyah renkte ve pis kokulu olup ateşte çok çabuk yanma özelliğine sahiptir.
Azapla ilgili yerel ve tarihsel motiflerden biri de Alak 18. ayette geçen zebani kelimesidir. Bazı dilcilere göre zebânî Arap dilinde, itip kakmak, sürüklemek, geri püskürtmek, gibi anlamlar içeren zâbin, zibniyye veya zibnîy kelimesinin çoğuludur.Tarihî kökeni Adnânî Araplarına uzanan Vâil kabilesinin bir kolu olduğu belirtilen Benû Zebîne oymağıyla da muhtemel bir anlam ilişkisi bulunan zebânî kelimesi, klasik Arapçada “kolluk kuvvetleri” (şurât) anlamında kullanılmış; ayrıca, son derece saldırgan ve tuttuğunu koparan insanlar, Araplar tarafından zebânî diye nitelendirilmiştir.
Sonuç olarak denilebilir ki Kur’an’da cennet ve cehennem temsil yoluyla anlatılmıştır. Zeccâc bu anlatım tarzını, “Muttakilere vaadedilen cennetin misali” mealindeki ifadeyle başlayan Ra’d 35. ayetin tefsirinde, “Allah gözümüzle görmediğimiz, müşahede etmediğimiz cennetin özelliklerini bize bu dünyada görüp müşahede ettiğimiz şeylerle anlatmıştır” şeklinde, Zemahşerî de Zeccâc’ın bu ifadelerine istinaden, “Bizim için gayb olan, idrak sınırlarımız dışında kalan şeyleri bu dünyada gördüğümüz, bildiğimiz şeylere benzeterek” diye izah etmiştir. Benzer şekilde İbn Kuteybe (ö. 276/889) de Ğâşiye 6. ayette cehennemliklerin yiyeceği olarak zikredilen darî’ kelimesinin izahında, “Allah bize kendi katındaki gaybi gerçeklikleri bu dünyada müşahede ettiğimiz nesneler üzerinden anlatmaktadır. [Ancak] isimler aynı, manalar/mahiyetler farklıdır.” demiştir.
Cennet ve cehennemin temsil yoluyla anlatılması, geçmişte Bâtınî-İsmâilî müellifler ile İhvân-ı Safâ diye bilinen felsefecilerin, son dönemde ise Hint alt kıtasında “İslam modernistleri” diye anılan bazı isimlerin iddia ettikleri gibi uhrevî âlemde azap ve mükâfatın gerçekliğinin bulunmadığı ya da bu konuyla ilgili tüm anlatımların aslında birer sembol ve metafor olduğu anlamına gelmez. Bize göre en isabetli değerlendirme, cennette mükâfat, cehennemde azabın gerçek olduğunu, ancak gayb alanıyla ilgili olmasından dolayı mükâfat ve azabın gerçek mahiyetini kavramanın imkân dâhilinde bulunmadığını söylemektir.