Gönderi

ÜCRETLİ YATILI
https://1000kitap.com/pikacu_ Hanım’ın #37019247 incelemesinden ilhamla... Kalemi alıp başlıyorum doldurmaya. Bilmem kaçıncı form bu? Kişisel bilgiler, iletişim bilgileri.. İş deneyi, BOŞ. Öğrenim durumu, lisans. Bölüm, maliye. MALİYE. Ne de güzeldi okurken “okul bittiğinde ne çıkacaksın?” diye soranlara gerile gerile Maliyeci cevabını vermek. Maliyeci çıkamasamda iki yıldır taşımak istediğim sıfatın ilk üç harfini sırtıma yüklenmiş kapı kapı dolaşıyorum. Olsun en nihayetinde bu da bir sıfat değil mi, her ne kadar eksik de olsa. Hem başka sıfatlarım da var benim; babama göre bir baltaya sap olamadı, anneme göre oğlanı da sigortalı bir işe koysaydık, köylülerime göre bunun böyle olacağı çocukluktan belliydi, üniversiteye gitmeyip bir iş tutmuş dostlarım için biz hayat üniversitesi mezunuyuz, üniversite okuyanları da görüyoruz… Ders vermek istediği alan; önündeki içi boş kutucukların işaretlenmesini bekleyen kelimeler, Sınıf Öğretmenliği, Türkçe, Matematik… Sadece kelimeler.. Benim için yeni bir iş, üniversitesi biteli yıllar –iki yıl- olmasına rağmen bir iş tutamamış birisi için en azından gidip gelinecek bir kapı, babamdan yüzsüz yüzsüz harçlık istememek anlamını taşımaktan öteye geçmeyen kelimeler. Hepsini birden işaretliyorum, formu görevli memura uzatıyorum. Memur dikkatli dikkatli inceledikten sonra, “Beyefendi ders vermek istediğiniz alan bölümünden lütfen sadece bir tanesini işaretleyin,” diyor. Yeni bir form alıp tekrar doldurmaya başlıyorum. Maliyeci, anlamsız kelimeler, bu defa dikkat ediyorum sadece bir boş kutucuk işaretlemeye. Memura tekrar veriyorum. İnceliyor, geriye uzatıyor. Tam ağzımı açıp formuna da işin de başlayacakken, “Tarih ve imza lütfen” diyor. Ücretli Öğretmenlik Talep Formu’ nun eksikliklerini tamamlayıp, odadan çıkıyorum. Koridorun sonunda İlçe Şube Müdürü’nün odası var. Lisedeki edebiyat öğretmenim Hakkı YÜCE. Milli Bayramlarda açılış konuşmalarını yapar şiirler okurdu, nereden nereye. Odasının kapısına geliyorum. Kapıda görevli bayana: -Müdür Bey odasında mı, diyorum. -Kim geldiğini söyleyeyim, diyor. - Hoşoba’dan Cemil, eski öğrencisiyim, diyorum. Kapıyı iki kere tıklatıp içeriye giriyorum. Odanın içi duman dumana. Gözlerini kısıp bana bakıyor sanki kim olduğumu bilememiş gibi. -Oooo hayırsız hangi rüzgar attı seni buralara, diyor. Yeni bir sıfat daha hayırsız, diye düşünüyorum. -Bir ziyaretinize geleyim dedim Hocam. -Eee, diyor, anlat bakalım, nerelerdesin ne iş tutuyorsun? İş kelimesini duyunca bir yutkunuyorum. Sonra başlıyorum anlatmaya; üniversiteye sırf askere gitmeden biraz gezip tozayım diye gittiğimi söylemiyorum tabi. Lafımı yarıda kesiyor. -Dur yahu, diyor, ne içeceğini de sormadık. -Zahmet etmeyin Hocam, diyorum. Telefonun avizesini kaldırıp, -Kızım bize iki orta şekerli kahve getirir misin, diyor. İki dakikaya kalmadan kahveler geliyor. Hanım hanımcık bir kız “afiyet olsun” diyerek odadan çıkıyor. Hakkı Hoca ceketinin cebinden bir paket sigara çıkarıp uzatıyor. -Estağfurullah Hocam, diyorum. -Yak! Diyor, sen de rahat et ben de edeyim. Unutmamış demek lise yıllarımı. Her teneffüs sigara içmeye giderdik, okulun arkasındaki köhne binaya, müptezel birkaç kişi. Paketimiz varsa herkese birer dal sigara tutulurdu o günkü harçlığını sigaraya yatırmış olanlardan. Benim pek sigaram olmazdı. “Ulan Cemil” derlerdi “dünya sana güzel be. Gül gibi geçinip gidiyorsun.” Sigaramız azsa 8 kişi ortak içerdik bir iki dal sigarayı. Sigaralarımız içip “dünya varmış” dedikten sonra, okulun bahçesine girmemizle içtiğimiz sigaraların boğazımızı yakmaya başlaması bir olurdu. Duvarın köşesinde Hakkı Hoca. Birisi içinden söverdi, “Ulan senin işin gücün yok mu, her seferinde bizi enseliyorsun.” Hakkı Hoca bir yandan sırıtırken diğer yandan da,”Gelin bakalım benim güzel tavşancıklarım” derdi” tek sıra olup peşime düşün”. O önde biz arkada diğer öğrencilerin bakışları arasında odasının yolunu tutardık. Paketinden yavaşça bir dal sigara alıp ağzıma götürdüm. Çakmağımı çıkarıp yaktım. Kim derdi ki Hakkı Hoca’nın karşısında bir gün sigara içeceğim. Kahvelerimizi bir yandan içerken diğer yandan da asıl konuya geldim. -Hocam, dedim, benim bir derdim var. -Yapabileceğimiz bir şeyse yardımcı oluruz Cemil, dedi. Uzun zamandır işsiz olduğumu, ücretli öğretmenliğe başvurduğumu söyledim. Hangi alanda ders vermek istediğimi sordu. Ben hangi alanı işaretlemiştim ki? -Türkçe Hocam, dedim. -Senin lisedeki edebiyat öğretmenin kimdi, dedi bir yandan da sırıtırken. Bende bir tebessüm ettim. -Türkçe zor, dedi, ama birkaç tane sınıf öğretmenliği var. Uzak köylerde bilmiyorum nasıl yaparsın? Köyde kalman lazım, kasabaya her zaman gidip gelemezsin. Aslında oralara zamanında birkaç öğretmen gelmişti hatta bir tanesini yeni ayrıldı. Nasıl söyleyeyim, seni düşündüğüm köye pek hizmet götüremiyoruz, fiziki şartlar biraz zayıf. Fiziki şartları ne kadar kötü olabilirdi ki? Ben de ilk okula başladığım da köy kahvesinde ders yapıyorduk. İlk gün mavi önlüğümü, beyaz yakalığımı takmıştım, sırtımda kocaman bir çanta, içinde tek bir defter. Çok heyecanlıydım. Okula gideceğim, iki yıldır babamın eliyle çizdiği karnelerin yerini gerçek karneler alacak. Yeni arkadaşlarım olacak. Genç uzun boylu saçları beyazlamış bir adam gelip bizi içeriye çağırmış, sıralarımıza oturtmuştu. Bana yer bulamayıp iki tane kızın arasına oturtmuştu da tüm arkadaşlarım kıs kıs gülmüşlerdi. Sonradan da dalga geçmeye başladılar ya, Cemil Naciye’ye aşık diye. Öğretmen” çocuklar öğleden sonra nüfus kağıtlarınızı getirin” demişti. Benimkinin yanımda olduğunu söyleyip verdiğim de, “senin okul numaran 25 bunu adın gibi ezberle” demişti. Derslere başlamıştık sonra. Önce dik çizgi. Benim tüm çizdiğim çizgiler yan olurdu. “Yavrum” derdi öğretmen”düzgün tut şu kalemi, ben dik çizgi çizin diyorum, seninkiler bir o yana bir bu yana gidiyor.” Harflere başlamıştık sonra da. Öğretmen tahtaya kocaman bir A harfi çizip “bu bahçeli ev” demişti. Ben parmağı kaldırıp “öğretmenim a harfi değil mi bu” demiştim. Öğretmen de a harfini silip yerine H harfi çizmişti, “bu ne demişti” , “H harfi öğretmenim” demiştim. Sonra başka harflerde çizip hepsini sormuştu, ben de söylemiştim. “Siz Cemil’e bakmayın çocuklar” deyip bunları bana kimin öğrettiğini sormuştu. Babamın öğrettiğini söyleyince babamı uyarmış, çocuğun kafasını karıştırmayın, diye. Bir dönem böyle köy kahvesine gidip gelerek geçti. Gündüzleri okul akşamları kahve. Ortada kocaman bir soba. Salonun bir yanında kahve masaları ters dizilmiş, diğer yanda okul sıraları. Beş sınıf bir arada. Yerler odun talaşı, sigara külü, toz toprak. Kül tablaları, iskambil kağıtları, masa örtüleri.. -Daldın Cemil, dedi, Hakkı Hoca. -Ne diyorduk hocam, dedim. -Bahsettiğim köye gider misin Cemil, dedi. -Giderim Hocam, dedim, yeter ki eğitim olsun. -Pırlanta gibi çocuksun, hem eski öğrencimsin de senden iyisini bulacak değiliz ya, dedi. -O sizin YÜCE gönüllüğünüz hocam, ben müsaadenizi isteyeyim artık, dedim. -Müsaade senin arada uğra yine, dedi. El sıkıştık. Beni kapıya kadar uğurladı. Koridoru geçip gri gökyüzünün altına çıktım. “Ulan be” dedim “bu defa sigortalı bir iş sahibi olacağım galiba.”
··
83 views
Hatche okurunun profil resmi
Bir teşekkürle başlayayım öncelikle, Çok çok teşekkür ederim böyle güzel bir yazıya adımı koyup ilham kaynağı gösterdiğiniz için incelememi.. :)) İnsan kaç yaşına gelirse gelsin unutamıyor ilk yıllarını, bazen en kıyıda köşede kalmış bir anıyı, bazen o zamanın en büyük olayı sayılabilecek bir yaşantıyı kalbinin, aklının hep bir köşesinde barındırıyor... Yeri geliyor bir kitapla, yeri geliyor tanıştığı bir insanla hemen o zamanlarına dönebiliyor insan.. En güzel özelliği sayılabilecek bir özelliktir aslında bu insan için. Geçmişe dönmek, o anları yeniden hissetmek, yaşamak iyi geliyor hatta çoğu zaman... Çok çok güzel ve dupduru olmuş geçmişe gidişini, anlatımınız yüreğinize sağlık.. Sevgilerimle.. :))
İbrahim okurunun profil resmi
Rica ederim efenim ne demek. Asıl teşekkür etmesi gereken birisi varsa o da benim. Epeydir bir şey yazamıyordum, ilham geldi incelemeniz sayesinde. Birçok büyük sanatçı - elbette burada kendime bir pay biçmiyorum - geçmiş yaşanmışlıkların çok önemli olduğunu, asıl sanatın da bu yaşanmışlıklardan çıktığını savunur. Ben de genelde yazdıklarımın ilhamını buradan alırım. Yaşadığım anı yazamam. Sevgilerimle.
Ferah okurunun profil resmi
Uzun yıllar devlet memurluğu yaptım emekli oldum ama öğretmenlerin yaşadıkları gibi zevkli, acı olsa da ufacık bir tebessüm oluşturacak ya da öğrenciler gibi yıllar sonra hatırlanmamızı sağlayacak anlar o kadar az ki. Bizde hep şiddet gözyaşı, ceza mağdur suçlu mahkum karakterler mevcut ne yazık ki. Yüreğinize sağlık, umarım tekrarlarını okuma şansından mahrum bırakmasınız.
İbrahim okurunun profil resmi
Herkes öğretmenler kadar şanslı değil maaalesef. Tabi öğretmenlerin de kendilerini iyi yada kötü hatırlatmak kendi ellerinde. Teşekkür ederim kıymetli yorumunuz için. Ilham kaynaklarımız kurumadığı sürece elbet yazarım. Sevgilerimle :))
K. okurunun profil resmi
Hiç acemice değil, sevdim. Kalemine sağlık. :)
İbrahim okurunun profil resmi
Daha üzerinde çalışılması lazım eskiz sayılır. Teşekkür ederim, ilham kaynaklarım sağolsun :)
6 next answer
Nilüfer okurunun profil resmi
Gayet güzel olmuş hatta köye gittiğini ve neler olduğunu da yazsaymışsanız okunurdu. :)
İbrahim okurunun profil resmi
Tadımlık bu, o da bir dahaki öykü de :) hem belki de Cemil yüklenmek istediği sıfatın ilk üç harfini sırtına yüklenmiş hâlâ dolaşıyordur :))
1 next answer
Bayan Nihayet okurunun profil resmi
Harika olmuş. Emeğinize, kaleminize sağlık :)
İbrahim okurunun profil resmi
Teşekkür ederim efenim, beğenmenize sevindim :)) sizin gibi kıymetli okurlar okuduktan, ilham kaynaklarımız da var olduktan sonra daha ne öyküler yazarız :)
Ülkünur Söğüt okurunun profil resmi
Eline sağlık :) Okurken gözümde canlandı samimiyet :)
İbrahim okurunun profil resmi
Rica ederim, beğenmene sevindim :)
füreya okurunun profil resmi
Çok hoş çok akıcı bir hikâye olmuş :) Emeğinize sağlık
İbrahim okurunun profil resmi
Rica ederim efenim ne demek:) Çok teşekkür ederim.
Abdurrahim Kara okurunun profil resmi
Çok güzel olmuş dostum. Karakterin çok ruhuna girmemişsin ama biliyorum ki asıl yazdıkların henüz gizli ajandanda :))
İbrahim okurunun profil resmi
Çok fazla düşünmedim üzerinde. Duygu kaybolmasın diye aklımdakileri yazdım bir çırpıda. Teşekkür ederim kıymetli yorumun için. Elbet bizim de bir zulamız var :)
Minnak Gezenti okurunun profil resmi
Çok içten yazmışsınız. Açıkçası başta çok uzun diye okumaktan vazgeçecekken bir satırını okuduktan sonra bırakamadım. Samimi üslubunuz okurken hiç sıkmadı :)
İbrahim okurunun profil resmi
Teşekkür ederim efenim o sizin içtenliğinizden kaynaklanıyordur. Bu samimi yorumunuzla çok mutlu ettiniz beni, çok teşekkür ederim. Sevgilerimle :)
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.