Gönderi

Karahindiba Mevsimi |Aralık Ayı Hikâye Yazma Etkinliği
7.12.18/02.59 Oturuyorum. Eski bir orta sehpanın çevresine dizilmiş koltuklar, yerdeki eski halı ve karşı duvara sabitlenmiş televizyonun dışında mobilyası bulunmayan, neredeyse çıplak bir odadayım. Gözlerim, ne zaman baksam farklı bir şeylerden bahsediyor olan ekranda. Herhangi belirli bir şey görüyor olup olmadığımdan emin değilim, birbirine karışmış renkler ve boğuk sesler var yalnızca algıladıklarımda. Olabilecek en normal akşamlardan birini yaşıyor olmam gerektiği düşüncesi geçiyor zihnimden, bir saniyenin hatta belki salisenin bilmem kaçta kaçı kadar kısa bir zaman diliminde. Gözlerim devinimlerini sürdürüyorlar; sıvasız, soluk sarı renkteki duvarlar, sağa sola çarpa çarpa kenarları aşınmış olan sehpa, çıplak beton zeminin tek süsü olan ince kilim ve sıkça oturulan yerleri hafifçe çökmüş olan koltuklar giriyor sırasıyla görüş açıma. Tüm bunlar, bu 'şeyler' birer nesne olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyorlar benim için. Sadece varlar. O kadar. Mekândan da zamandan da kopuk durumdayım aslında, elimde geçmişimi gömdüğüm minik bir kutu var. Kollarını parmak boğumlarıma kadar çektiğim siyah hırkaya sarınıyorum iyice. Aralık soğuğu yalnızca bugünden gelmiyor. Yüreğimde eski bir hikâyeden kalma, artık hissedilemeyen fakat unutulmamış duygular var. Gözlerimi kapatıyorum. Sonbaharla ilgili şeyler oynuyor göz kapaklarımın ardındaki sinemada. Tam olarak ne olduklarını bildiğimden emin değilim, sadece sonbahar var işte. Yavaş yavaş güze dönen mevsimin son günlerinin; pastırma yazlarının tadını çıkarmak için bahçede geçirilen çocuk saatlerim belki.. Gözlerimi açıyor, oturuşumu değiştirip dizlerimi kendime çekiyorum. Kutu koltuğa bırakılıyor, şimdi parmaklarının arasında küçük bir kağıt parçası var yalnızca; üzerinde yazısını ne zaman görse kendine söylenen birinin eğik ve karakteristik el yazısıyla yazılmış birkaç satır.. "Karahindiba mutluluğu simgeler derler. Havada uçuştuğunu gördüğümüz tohumları da mutluluğu taşıyor olmalı. Peki sen, sen nasıl hissediyorsun?" Karahindiba tohumları bana gitmeyi, yolculuğu, yüreğime dolacak olan o serüven hissini, özgürlüğü ve yegâne kurtuluşu -ölümü- anımsatıyor. Bir kopabilsem köklerimden, belki cansız kalacağım fakat özgür de olacağım. Özgürlük ne ki? Tüm bunlar -macera yaşamak isteği, serüven hissi ve özgürlük çabası falan filan- ne için? "Ölünecek tek bir gün için bunca zaman yaşamak niye?" diye soruyordu birileri, belki bir kitabın yazarı belki şurada burada gördüğüm biri. Ölemediğimiz için mi nefes almayı sürdürüyoruz sahiden? Çenem dizlerime yaslı, gözlerim "nasıl"ın kıvrık s'sine odaklı. Bu minik harf bir sürü şey söylüyor sanki, bir yığın gevezelik. Fakat gözlerimi ondan ayıramıyorum yine de. Diğerleri de en az onun kadar konuşkan ama sanki.. sanki hesap soruyor bana o "nasıl". Verecek cevabım var mı? Harfin kıvrılan boynunu kırmak istiyorum. Odanın geri kalanı bulanık. Üşüyorum, daha sıkı sarınıyorum kendime. Niçin olaylar yaşandıkları anlarla kalmıyor? Hiç yaşanmamış yıllara bile damgalarını vuruyorlar. Günler beraberlerinde geçmişleri de getiriyorlar. Aralık güzel bir ay değil. Sarılan insanlar ve hıçkıra hıçkıra ağlanan bir koridor geliyor gözümün önüne. Hattın öteki ucunda, kilometrelerce uzakta bir yerde çaresizliğinden sigara üstüne sigara yakan bir adam var. Limanlar da, şehirler de kadınlar da terk edilmek, yalnız bırakılmak için herhâlde. Güneşin batışı doğuşundan daha güzel, yürek canı acırken hissettiriyor varlığını. Yürekler acıdan korkmamalı diyordu bir kitapta birileri; acının düşüncesi kendisinden daha tehlikelidir diye. Oysa biliyor mu ki, yürekler de ölür? Verdiğim nefesle beraber hareketlenen kağıt çekiyor yeniden dikkatimi kendi üzerine. Mutluluk bedellerden ibaret değil mi ki diye düşünüyorum. Bedeller; acılar ve sorunlar. Belki daha fazlası ama asla azı değil. Mutlu muyum, bilmiyorum. Mutlu olmak istediğimden de emin değilim zaten. Sadece.. karahindibaları seviyorum galiba; hüznün öteki yüzüdür mutluluklar. Ansızın aklıma karahindibaların hangi mevsimde tohum döktükleri sorusu geliyor. Bilmediğimi fark ediyorum. Sarı çiçekli zamanları var, baharın ilk günleri. İnce duvarlı kamışları izler bırakıyor hatıralarımdaki çocuğun ellerinde; küçük, kahverengimsi daireler. Beyaz zamanları var, tohumlarında mutluluk taşıdıkları zamanları ama ne zaman? Yazdan bozma güz günleri olabilir mi? Mümkün değil. Ama olmalı. Karahindibaları çocuklar dışında dağıtan neden bir sonbahar rüzgârı değil de yaz meltemi diye ağlayacağım neredeyse. Neden sonbaharda -Kasım bile olur- kopup, Aralık'ta ölmüyorlar? Aklıma Veronika geliyor. Adı sanı bilinmeyen bir ülkenin vatandaşı olduğu için intihar etmek mi daha absürt yoksa karahindibalar neden yazın gidiyorlar diye kafaya sıkmak mı diye sorsam insanların verecekleri yanıtları tahmin edebiliyorum. Fakat bilmiyorlar, sonbaharda yaşamadıktan sonra tüm mutluluğunu tohumuna toplayıp gitmenin ne anlamı kalır ki? Aralık kapıda. Kış gelecek. Ölecek. Gözlerimi kapatıyorum bir kez daha. İçerisinde bulunduğum odayı bu kez zihnimde canlandırmak istiyorum fakat olmuyor. Zihnim de bulanık. Bilincim yavaş yavaş kayıyor. Ölmek üzereyken ölümünü yazmaya çalışan adamı hatırlıyorum. -İsimler nerede?- Karahindibaların hangi mevsimde uçup gittikleriyle o kadar meşgulüm ki adını hatırlayamıyorum. Birileri okyanusları benim için sakinleştiriyor. Uyku isteğine karışan mide bulantılarına direnmek için yüzümü bastırıyorum iyice dizlerime. Her yolculukta olur böyle şeyler. /Vega'nın ilhamıyla.
··
32 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Elinize sağlık - ilk önce bir iki şey söyleyeyim, başa sona bu kadar şarkı ekleyince kimse yazıya odaklanamıyor, uyumlu da olsa kararında olmak en güzeli. İkincisi aralık güzel bir ay, ben çok severim - doğum günüyle alakalı da olabilir ama güzel sonuçta. Üçüncüsü güzel bir öykü, alıyor götürüyor, çok teşekkürle katkınız için:)
rea okurunun profil resmi
Teşekkür ederim hoş düşünceleriniz için. Bir alışkanlık olmuş, müzik dinlemeden yazı yazmakta zorlanıyorum ve dinlediğim şeyleri de mutlaka ekliyorum yazdıklarıma sonrasında okurken anımsamak için. Sondaki de alıntı gibi bir şey idi sadece..
Esther. Sema okurunun profil resmi
Hikaye güzeldi emeğinize sağlık. Bu da benden olsun:) youtu.be/vkweStbjjSE
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.