Yaş otuz beş,
İlk yarı bitti..
Yazacak çok şey var,
En iyisi önce keskin bir kahve yapmalı!
Yaş otuz beş,
İlk yarı bitti..
İlkokul dönüşü sokaktaki evin penceresinden ağaçkakan Woody’yi izleyen ben uzaklarda
Çocukluğumun elektrik tellerine takılan ilk ve tek uçurtması çoktan parçalandı,
İzi kalmadı evciliklerde evin şoförünü oynadığım yılların..
Çocukluğum..
Ahmak ve bunak yaşlılığımın kırışık suratı şimdi
Çocukluğuma selam olsun!
Yaş otuz beş,
İlk yarı bitti..
Genelde korkularımı taşıdım, korkusuzca
Rutine bağlanınca her sevme
Şairin dediği gibi “her üryan gelişme”
Bir çift göze esir düşmekle
Gözden düşmelerin esirliği kucakladı beni
Tuhaf..
Yaşlanınca, yas’ları yasallaşıyor insanın
Kelime oyunlarında oyunu kaybetmek
Küçükken küsüp kenara çekildiğim
ve oyuna hiç alınmadığım dışlanmışlıklarımı özlüyorum
Dışlandıkça içimden..
Oysa yaş otuz beş işte,
Çok mu önemi var yazım kuralına uyup yaşımızı ayrı ya da bitişik yazmanın?
Sonra geri dönüp ya ve da’yı ayırmanın?
Ayırmayı seviyoruz sanırım, takıntılarımız bundan..
Bu zamana kadar tek öğrendiğim herkesin herkesten gitme özgürlüğüdür,
Ölümle olur bu bazen,
Ölüm, ölene kolaydır,
Sadece nefes almayacaksın artık, kalp atmayacak hepsi bu..
Kalana bir müddet zordur, sonrası “insanoğlu malum” türü bir alışkanlık..
Birde öldürür insan bazen giderken kalanda kendini,
Bir süre orta yerde durur cenaze,
Kimse görmez ortada yatan cesedi,
En acıklı ağlayanadır insanın hüzünlü bakışı,
Acı çekmek, binevi hastalık gibidir,
Seni de öldü sanırlar,
Öldürebilirsinde kendini buda bir ihtimal elbet..
Ama bir gün öncesi yüksekten düşme korkuna gülenlerin
Bir gün sonra resmen düştüğündeki damaklarında kalan irmik helvasının tadı,
İğrençtir muhakkak..
Tabi herkesin herkeste kalma hakkı da var, bedenen olmasa da
-Yo, hayır! Ben bu insanlar arasında değilim-
Herkesin herkese dönmeye de hakkı var, muhakkak..
Gidilen yolculukların dönüşü olacaktır..
Değil midir?
“yol bir yere gitmez,
o bir durma biçimidir”
Fakat döndüğün kapının rengi, ev sahibinin ruhudur,
Hayatın başrolünü oynayana kadar bir boyacı ile anlaşıp kapının rengi boyanmadıysa elbet,
Hiçbir tiner çözemez ruhun ciğerindeki keskin yaşama kokusunu,
Kaldırır kafanı bakarsın göğe,
Gök mavi, deniz yeşil, dağlar kızıl otlarla çevriliyse
Dokunur Turgut abi omzuna, fısıldar
“Göğe bakalım..”
Yaş otuz beş,
İlk yarı bitti..
Birden aklıma Frida geliyor..
Yok bu Frida’yı tanımazsınız!
Durup durup kaçar kendi ruhuna,
Kaplumbağa gibi miskin olur bazen,
Yuvası kendi ruhunda, sıkıldıkça terk etmeyi beceremez
-aynı ben-
Oysa öyle güzel ki ruhu,
Öyle güzel ki benliği
Yerinde olsam, bende çıkmazdım kendi içimden…
İnsanın insanı çözmesinden korkmak,
Korkusuzca korktuğu tek şey..
Her insan vurmaz sırtından her insanı
Senli benli benlerle yani kendisiyle dolu sırtını sırtlanlarla senli benli etmediğin sürece..
Ki şu da var;
Umutsuz, umarsız yaşamanın keskin adımlarında ayağındaki kanı sevmeli insan..
Yürümekten korkma,
Biliyorum utancını, koşmaktan da!
Bırak yettiğince ciğerlerine yapışsın hayat en hızlı haliyle
Yaşadığın devrin suçlusu sen değilsin,
Bunu bilmelisin..
Yaş otuz beş,
Merhaba ikinci yarı..
Susmayı seviyorum kelime oyunu yapmadan bazen,
Susmak, kelimeleri törpülemek yerine silmek
Bazı sözlerin özünde,
Özlemek uzun ıssız cümleleri,
Kan revan bir edebiyatın kanayan kompozisyonunda
Kaşığı kanla dolu kompostosunu içmek
Hep aynı sonu sonsuz kere yaşamak, yaşlanmak kadar güzel değil!
Yaş otuz beş,
Ben elimden geleni yaptım senin için, biten sensin
Hoşça kal ilk yarı..
Hoşça kalırken, hoş çok çakallık yaptın bana, kabul et istersen!
Kendi senaryomda yan rollerde yan gelip yattığım doğru değil,
Tüm suçu bana yüklemeni kabul etmiyorum!
Yenilgileri yineleyip sunan sensin..
Bir kitap alırken duyduğum sevinci engelleyemezsin!
Yaş otuz beş..
Bitmeye direnen şiirin bulunmayan dizeleri..
Kelimelerime yabancı ellerin, kendini frenleyen huzursuzluğu..
-Hiçbir şey beklediğin gibi değil sanırım,
Eeee ne yaparsın, hayat bu..-
Fotoğraf kareleri güzel anları canın acısın diye sonradan karşına çıkarmak için var,
Sevmem bu yüzden fotoğraf çekilmeyi..
İzi kalmasın isterim eskinin..
Silmek ve silinmek güzel şey!
ve güzel şey avuçlarken yüzünü hüzünlü bir kadının yazsa roman olacak hayatında
Kitaplara gömülmüş ve kitaplarla gömülmüş düşlerinde
Hep bir mahcubiyet ve hep bir mağlubiyet yüklü ruhuna dokunarak
Ne zaman görsek birbirimizi sabahları tüm kuşların sesiyle uyanmak
Çoğaltmak anları, anıları
Nereye nereden gidilir bilmediğimiz yolculuklara bakmak
Korkmak,
Korkmak
ve korkmak işte herşeyin özeti..
Yaşayacağımız ve yaşlanacağımız yol belli oysa!
Yok öyle yok olup gitmek ufak ufak
Ya imha etmeli kendini ya ihmal!
ve sen bir şiir arasında satır arasına zor girersin
ve bilirsin, kaçmak her zaman kurtulmak değildir başka sevdalarda..
Ortada sıçan oyununda hayatına pislersin ta çocukluğundan beri,
Çok iyi bilirim seni..
ve biter şiir..
Saat gelir, yorulur kalem..
Yeni bir yılda hatırlanmaya, hayıflanmaya yelken açmaktır yapacağımız..
Kırıldığım ve kırdığım herkesi tekrar kırmak ve onlara tekrar kırılmak dileğimle..
Yaş otuz beş..
Merhaba ikinci yarı..