youtu.be/Y231x2bhWkE
Gözümü kapatıyorum, bilmediğim yıllara gidiyorum. Bilmediğim fakat içinde olmak istediğim yıllara...
Yağmurdan çamurdan geçilmeyen yollar, yoksulluk, yamalı elbiseler, alınamayan oyuncaklar, ölüm, acı fakat bütün bunlara rağmen kaybolmayan mutluluk; sokakta özgürce dolaşıp oynayabildiğimiz anlar; arkadaşlık, komşuluk, akrabalık; sevgi, saygı, merhamet, vicdan...
Bazen dudaklarımın kenarlarından hafif gülümsüyorum bazen gözlerimden birer damla yaş süzülüyor. Gözyaşlarımda boğulduğum da oluyor kahkaha attığım da. Yüreğimde bir sızı hissediyorum bazen nedenini bilmediğim.
Geçmişe dönemeyeceğini bilmek ne kadar acıysa geçmişin kıymetini bilmek de o kadar güzel aslında. Sanırım en kötüsü de yaşadığın zamanın kıymetini bilememek, onu geleceğimiz için güzelleştirememek. Bu duygu karışıklığı da buradan geliyor; geçmiş, gelecek ve şimdinin savaşından....
Şu an neden bunları yazdığımı bile bilmiyorum, belki de yarın okusam "Neler saçmaladım?" diyeceğim.
Bildiğim tek şey hepsi özlemden; geçmişe özlem, çok özlem...