“Bak ben kırk üç yaşındayım, sen otuz beş yaşındasın. Halbuki bu sadece nüfus tezkeremizdir. İkimiz mevzu bahis olunca, en aşağı onar senemizi düşmek lazım, en aşağı on yıl birbirimizden uzak kaldık, yani yaşamadık, demek ki birbirimiz için ben otuz iki, sen yirmi beş yaşında. Zaten bu kadar dünya görmüş, bu kadar genç olmasaydık birbirimizi bu kadar doludizgin ve kayıtsız şartsız sevemezdik. Seni her dakika biraz daha çok seviyorum.”