Vatan sağolsunBir kaç arkadaşım ile birlikte doğuda iletişim kurduğumuz köy okullarından bazılarına kıyafet ve kitap hediye projesi başlattık ve hedeflediğimiz sayının da çok çok üstünde yardımlar aldık. O kadar çok duyarlı insan var ki onlara ne kadar teşekkür etsem az kalır. Ocak ayında herhangi bir aksilik olmazsa arkadaşlarım ile birlikte o köy okullarını ziyaret ederek çocukların sevincini birlikte yaşamak istiyoruz.
Toplanılan kitapların yanı sıra eğitimci olan arkadaşlarımın da tavsiyesi üzerine satın alarak hediye edeceğimiz kitaplar da var bu da onlardan sadece birisi.
Teklif edilen kitapları projede yer alan arkadaşlarım ile birlikte ben de okuyorum. Çok fazla teknik inceleme yapma potansiyeline sahip değilim okuduğumda ne hissediyorsam onu ifade etmeyi seviyorum.
“Başakşehir İMKB Alparslan Ortaokulu” öğrencilerinin katkılarıyla hazırlanan şehitlere yazılan , Mehmetçiklerden ailelerine yazıp da ulaşanlar, ulaşmayan mektuplar, şiirler o kadar etkileyici ki, çocukları ayakta alkışlamak kaçınılmaz.
Okur musunuz okuyunca ne hissedersiniz, çocuklara bu kitap hediye edilir mi eleştirisi mi yaparsınız size kalmış.
Bende hissettikleri;
Bir anneye evladın şehit oldu haberini vermek kadar zor bir anı yaşamamıştır kimse. Çekilmez oluyor o saatler, acının cirit attığı şehirlerde...Ve gökyüzünün yavaş yavaş kararması, hayat ve telaşı başlamadan önceki o son aydınlık. Sağlık görevlileri ile birlikte şehit annesinin kapısını çalmadan nedense çocukluğuma giderim hep.
Ninem öldüğünde küçüktüm ama hepimizin nasıl da çok üzüldüğünü, en fazla da annemin yaşadığı o derinden üzüntüyü çocuk aklımla bile çok içten hissetmiştim. Aradan birkaç ay geçmesine rağmen hâlâ anneme sarılmaya çekiniyordum. Çünkü ne zaman onun ağlamaya meyilli yaşlarla dolu gözlerine bakıp sıkı sıkı sarılmak için kollarımı açsam beni göğsüne bastırıp hıçkıra hıçkıra, çocuklar gibi ağlıyordu. Annem de çocuktu , annesini kaybetmişti.
O yaşımda öğrendiğim içime işleyen ilk korku oldu bu. Anne veya babanı yitirmek, ilk ve hiç bitmeyen bir korku.
Ninemle sohbet ettiğimizde, derme çatma türkçe kelimelerin azınlıkta olduğu, çok fazla bilmediği Türkçe sayesinde onu anlayabilmem için öğrenmek zorunda kaldığım Boşnakça muhabbetlerde. Memleketini çocukluğunu anlatır , “benim de annem-babam vardı” diyerek ağlamaya başlardı. Bizi çocuk kılan anne ve babamızın varlığı, ne kadar büyüsek de, çoluk çocuk sahibi olsak da yanımızda olsalar da olmasalar da…
Çocukluğumdan aklımda kalmış bir sürü anılarım var. En hatırlanır olanları bayram kutlamaları idi. Akraba ve komşuların da dahil olduğu yılda iki kere herkesin tüm acılarını ve hüzünlerini bir kenara koyup ağız dolusu gülerek eğlendiği bu kutlamalarda annem ve babamı izlerdim. Mutlu olmalarından neşe duyar, onlarsız kalmayayım diye dualar ederdim.
Annem , annesini kaybetmenin acısını bir ömür boyunca derinden yaşadı muhtemelen ve bir zaman sonra bu acıyla yaşamaya alıştı. Aklım almasa da annesini kaybetmiş bir insan gülüp mutlu olabilir hayatını devam ettirebilir miydi? Büyüdükçe anladım ki; insan acılara alışıyordu, o acılarla yaşamayı ve farklı şeylerden mutlu olmayı öğrenebiliyordu.
Bu gerçeği insanın kendi kendine keşfetmiş olması içinde müthiş bir üzüntüye sebep olsa da, yaşanan acılarla bir şekilde baş etmenin yollarının da bulunduğunu düşünüp nefes almaya devam ediyorsunuz.
Bir anne ya da babaysanız bilirsiniz ki sizin için gelecek çoğunlukla çocuklarınızla pek çok mutlulukla birlikte, üzüntü verici deneyimleri de garanti ediyor. Korkmanın kimseye faydası yok; bunlar yaşanacak. Yaşayıp öğreniliyor, bu acıların içinden sağ salim çıkış yollarını.
Anneye evladının şehit haberini verdiğinizde, herkes konuşurken, o ise evladının şehit olduğuna inanmazken ellerini açıp metanet içerisinde dua etse de biliyorum ki o annenin acısı geçmeyecek. Sadece bu acılarla yaşamanın yollarını bulacak. Çünkü herkesin dediği gibi; hayat devam ediyor değil mi? En azından onun için olmasa da başkaları için. Ve o başkalarının hayatında onun da yeri varsa, onun için de devam etmeli. Öyleyse sabırla dua etmeye yeni yollar bulmaya devam edecek.
Kaç şehit cenazesine gittim de annenin üzerinde yine aynı serinkanlılıkla birkaç metre ötesinde, insanların omuzlarının üzerinde evladının tabutu belirip, cenaze aracına doğru taşırlarken, tabutunun üstüne sarılmış türk bayrağını gördüğünde hıçkıra hıçkıra, sarsılarak, bir çocuk gibi ağlamaya başladığını ve o kalpte, o kalp çarptığı sürece ölmeyecek şeyler yaşayarak ve sessiz dualarıyla haykırdığına tanıklık ettim.
‘’vatan sağolsun..’’
Keyifli okumalar.