Cemal Süreya’nın 99 Yüz’deki ironisi bazen zalimliğin sınırlarını zorlar ama zalimliğin bu kadar sevecen olanına rastlamadım desem, doğru bir saptamada bulunmuş olurum.
Okuyacağınız kitapta yazdıkları, kâhin olmayanın kehanetleridir. Portrelerde -bu türe sıkıştırmak doğru mu!- bunca yıl sonra, edebi tadın yanında doğruluk oranının da eksilmediğini fark ederiz.
99 Yüz’de yer alanların çoğunu tanıyorsunuz, sizin de onlar hakkında elbet bir fikriniz, bir görüşünüz var. Birden onları tanıyamadığınızı, üzerlerindeki kabuğu kıramadığınızı, belki de maskeyi çıkaramadığınızı anlayıverirsiniz.
Eski deyimle –Cemal Süreya gibi– nüfuz edemediğinizi itiraftan çekinmeyin. 99 Yüz’de ne okuyacaksınız? Türkiye’nin tarihini, tarih içinde görev üstlenenleri, edebiyattan magazine hayatın bütün renklerini. Yaşarken mumyalaşanlar, tarihin külleri altında yok olanlar.
99 Yüz’ü yazarken güneş saati kullanmış Cemal Süreya. Kimileri çiğ ışık altında daha çok sırıtıyorlar defolarıyla, kimileriyse günbatımında daha romantik, daha insancıl görünüyorlar. Karanlıkta kalanlara gelince... Hades’e inenlerin de rehberidir. Bu kitapta
Özal Için
Petrolü olmayan bir ülkenin Yamani’sidir; onun sakalsızı, gözlüklüsü, soylu sayılmayanı, biraz da Yahudisi. Yahudi bakışlı Müslüman.
“Binbir Gece” kişisidir. Bilindiği gibi, Binbir Gece Masalları’nın birkaç kaynağı var: Arap, İran, Hint. Bu masallarda, özellikle de bütün bir Yakındoğu geleneğinde, mahşer duygusunu eğlence öğesinden de geçiren, cesareti ikiyüzlülükte de onaylayan davranışlar öne gelir.
Demirel Için
Avucuna kurulu düzeni koydular; onu belli bir doğrultuda işletti. Gerçekçi. Ecevit gibi o da her şeyi ciddiye aldı. Ama Ecevit gibi bazı durumları trajik planda görmedi. Bu, Demirel’in kendi adına en sağlam yanıdır. Menderes’teki duygusallığı silerken fazla ileri gittiği ve o arada duyarlığı da kazıdığı söylenebilir. Bunun tepkisi gecikmedi; her yanında duyumlar fışkıran natüralist küçük kardeş yıkıntılar arasında birdenbire boy attı: Turgut Özal, Demirel’in patlama halidir.
Necmettin Erbakan Icin
Necmettin Erbakan’ı bir kere gördüm, iki üç dakika. Bir cenaze alayının içinde. Sanırım İsmet Paşa’nın cenazesiydi. Son derece üzgün görünmeye dikkat eden tören kalabalığı caddeden ağır ağır akarken, iriyarı bir adam kafasını kaldırımda birikmiş halka çevirerek bir bakış fırlattı
Deniz Baykal için
Deniz Baykal’ı 1960 öğrenci hareketleri sırasında tanıyanlar, onu kendisine çok güvenen politikaya iyice meraklı bir genç olarak anımsıyorlar. Demokratik, modern her şeyi seven, liberal bir öğrenci.
DP’ye karşı elbet: ama CHP’ye de karşı.
Turan Güneş’in rahlei tedrisinden geçti; bir süre YTP (Yeni Türkiye Partisi) çevrelerinde dolaştı. Yine de o planda yer almadı.
Bu şekilde bir çok konu ve isime değinmiş olan Süreya anlatımlarında yergi ve mizahı ön plana çıkarmış. Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ hakkında yazısının olmaması üzücü olarak degerlendirelebilir.
Okuyun