Çivit mavisi yazgılar sunmak için mi geldin tanrım?
Örselenmiş zamanlar armağan etmek için mi yoksa?
Çam kolonyası istemem
Duru bir suyun dibinden getireceğin çakıltaşını da
Ben şimdi
Evet tanrım ben tam da şimdi
Esrimiş gecenin koynunda
Umutsuz dallara tünemişim
Dilsiz ayinlere hazırlıksız davet edilmişim
Lekesiz vahiyler beklemek benim de hakkım değil mi tanrım?
Mahrem yerlerinden tutuyorum küfrün ve inancın
Tepemde yeşil esintiler içinde kocaman ellerin gölgesi
Tepemde deneyimli bir akbaba
İki adımlık yerkürenin arka bahçelerine âmâyım
Lütfen kızmasın bana Zelda!
Süre tanır mı bana masum güvercinler karanlık tecrübelerimi fısıldamam için?
Dünyanın bütün barış çiçeklerini toplasam
Kavgasını verdiğim ekmeği ve emeği
Tüm dünya çocuklarına eşitçe böler misin?
Özenle büyüttüğüm kimliksiz ağrılarımdan
Kim bilir kaç hüzünlü çocuk doğururum şimdi
Faili olduğum meçhul cinayetler
Ellerimin çizgilerine saklanmış besbelli
Gözlerimden okunur bilirim
Yurtsuz kalmış savaşçıların kederli yüzleri
Tanrım payıma düşen cezan
Hangi günahkâr ellerin
İlk attığı taşın bedeli?