Gönderi

HİKMET VE ŞÜKÜR
Hikmet sözcüğü "ilim, fıkıh, adalet, sebep, felsefe, Kâinatın incelik¬lerini üstün ilimlerle bilmek" gibi çok çeşitli anlamlarda kullanılan geniş kapsamlı bir kelimedir. Hikmet, her şeyi yerli yerince değerlendirme¬yi sağlayan ölçüler koyma ve ilâhî emirlerin arka planındaki gayeleri/ sırları anlama özelliğidir. Kısaca söylemek gerekirse Allah'ın "Hakîm" isminin kuldaki yansımasıdır. Bâzı âlimlere göre hikmet sözcüğü Kur'ân-ı Kerîm'de 4 anlam¬da kullanılmıştır: 1) Kur'ân'ın nasihatleri: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı (Kur'ân'ı) ve Kur'ân'daki hikmeti düşünün." Bakara/231. Bu âyetteki hikmet, nasîhat ve Öğüt manasınadır. 2) İnce anlayış ve ilim: Lokman Sûresi'nin on ikinci âyetinde şöy¬le buyruluyor: "Andolsun biz, Lokman'a hikmet verdik." Yani ince anlayış, ilim ve isabetli görüş... 3) Nübüvvet-Peygamberlik: Bakara Sûresi'nin 251. âyetinde şöy¬le buyrulmaktadır: "Allah, Dâvûd'a saltanat ve hikmet verdi." Bu âyetteki hikmet Peygamberlik manasınadır. 4) Kur'ân'ın incelikleri ve sırları: "Allah hikmeti, kime diler¬se ona verir. Kime de hikmet verilirse muhakkak ki ona çok hayr verilmiştir. Bakara/269. Ve "İnsanları Rabb'inin yoluna hikmetle, gü¬zel öğütle davet et." Nahl/125. Meallerini verdiğimiz âyetlerde de hik¬met kelimesi Kur'ân'ın incelikleri ve sırları anlamında kulla¬nılmıştır. Müfessirler, Kur'ân-ı Kerîm'in bâzı âyetlerinde geçen hikmet ke¬limesini ise sünnet olarak tefsir etmişlerdir. Örnek olarak Âl-i tmrân Sûresi'nin "Kitap ve hikmeti onlara öğretir" mealindeki 164. âyetinde Kitap'tan maksat Kur'ân, hikmetten maksat da sünnettir. Resûlullâh'ın sünnetine hikmet denmesinin bir sebebi, onun hikmet sahibi oluşudur. Bu hikmet sebebiyle O'nun her sözünde ve davranışında bir incelik ve mânâ vardı. Hakka uymayan söz ve davranış kendisinden meydana gel¬mez, az sözle engin ve çok değerli mânâları dile getirirdi. (Şamil İslâm Ansiklopedisi, H, 422, Hikmet Maddesi.) Özetlersek; yukarıda belirttiğimiz anlamların hangisi için kullanı¬lırsa kullanılsın hikmet, Allah'ın kullarına verdiği, kendisinin hakkıy¬la anlaşılmasında ve bilinmesinde önemli rolü olan büyük bir nimettir. Şüphesiz her nîmet gibi bu nimetin de şükrü ifâ edilmelidir. Zâten bu nimetin insanoğluna verilişinin tek gayesi, insanın kendini ve içinde yaşadığı âlemi kavrayarak yaratıcıya ulaşması, O'nu tanıması ve ken-disine verilen bunca nimetlerin karşılığını verememiş olmasının aczi-yetini duymasıdır. Bu nedenle bâzı İslâm âlimleri şükrü "şükür, şükürden âciz kalındı-ğını idrâk etmektir" şeklinde târif etmişler ve bu konuda Hz.Dâvûd'un bir duasını örnek göstermişlerdir. Hz.Dâvûd: "İlâhî, Sana nasıl şükre- deyim ki, şükretmek de Senin bir nimetindir" dediğinde Allah'tan ken¬disine şöyle bir vahy gelmiştir: "İşte şimdi şükrettin. "14 Şükür nimeti değil, nîmeti vereni görmektir. Abdülkerim Kuşeyri, Kıüşeyi Nsalesi, s. 316.
Sayfa 13 - insan yayınlarıKitabı okudu
··
16 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.