Gönderi

168 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu, Kısa Öyküler
Uyarı: Yazı birkaç alıntı cümle içerir... Yazarı, acı kaybı üzerine yazdıklarının sosyal medyada paylaşılması ile tanıdım. Gönül isterdi ki mutluluk verici bir sebep kendisini tanımama vesile olsun. Eşinin ardından yazdıkları ve üslubu çok etkileyici idi. Muhakkak ki yüreğinden koptuğu için öyleydi. Yalın bir üsluba sahipti ve benzer şeyler yaşayan birçok kişinin hislerine çok azının becerebileceği bir ustalıkla tercüman oluyordu. Bu paylaşımları gördükten sonra kendisini sosyal medyadan (instagram) takip etmeye başladım. Gördüm ki; hüznü olduğu kadar neşeyi de okuyucusuna/takipçisine bulaştırmayı kolaylıkla becerebilen bir üslubu var. Hemen hemen her paylaşımı kâh gülümseten kâh hüzünlendiren bir öykü içeriyor. Yazar olmak böyle bir şey olsa gerek ki hepimizin hemen hemen her gün karşılaştığı basit şeylerde dahi, belki de günlük koşuşturma sebebiyle çoğumuzun hiç farkına varamadığı nüansları yakalıyor ve bu nüanslarda yakalayıp yaşadığı duyguları kendine has bir üslupla olduğu gibi karşı tarafa aktarmayı çok iyi beceriyor. Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu sosyal medyadan takip ederek haberdar olduğum ve okuduğum ilk kitabı Şermin Yaşar’ın. Kısa öykülerden oluşuyor kitap. Bu tür kitapları çok okuyan biri değilim. Son zamanlarda farklı lezzet arayışında olduğum için benzer türde birkaç kitap daha okumuştum. Hiçbirinde aynı tadı bulamadığımı söylemeliyim. Bu satırların sahibi ne bir yazar ne de bir kitap/edebiyat eleştirmeni. Zaman zaman üç beş kişinin okumak için tavsiyesine başvurduğu bir okuyucu sadece. Bir okur olarak hissettiklerini paylaşmaktan öte bir amacı da yok. Mutluluk paylaştıkça çoğalır düsturu ile güzel kitapları okuyup mutlu olanlar da çoğalsın çabasında. Genel olarak söylemek gerekirse yazar akıcı, yalın, kendine has bir üsluba sahip. Bir Dostoyevski, bir Peyami Safa, tasvirleri ile bir olayı, bir mekânı nasıl gözünüzün önüne getirmeyi başarıyorsa, Şermin Yaşar da öykülerindeki duyguyu size aktarmayı çok iyi başarıyor. Zorlama gereksiz kelime, cümlelere ve tekrarlara rastlamıyorsunuz hiç. Sanıyorum işte bu sadelik ve doğal ifade tarzı duygu aktarımını bu kadar başarı ile mümkün kılan. Kitaba adını da veren “Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu” adlı öyküde Hermon Melville’nin “Katip Bartleby”sindekine benzer bir lezzet aldığımı söyleyebilirim. “Berhudar Olayım Necmi Enişte” isimli öyküyü okurken ve okuduktan sonra uzun süre kendimi gülmekten alıkoyamadım. Bu kadar keyifle anlatılır ancak böyle bir öykü. Bu kadar keyifli bir öyküde de olsa “Kurumsal hayat ne tuhaf Allah’ım, annen ölüyor ve sen izin istiyorsun.” saptaması oldukça sarsıcı geldi bana. “Kimlikte Nurşen” adlı öyküde ise anne sevgisi alamayan bir çocuğun psikolojisi o kadar iyi yansıtılmış ki… “Nurşen öldüğünde ben doğmuşum, ben doğduğumda zaten ölmüşüm.” cümlesi “Ben doğarken ölmüşüm”ün tü kaka görülen bir şarkı sözünden öte bazı insanların yalın gerçeği olabileceğiyle yüzleştiriyor insanı. “Fehime Halamı Kaybedip Tekrar Bulduğumuz Gün”de şimdilerde geçmişe oranla çok daha az duyduğumuz kız kaçırmanın sonucunda bir kadının hayatının nasıl alt üst olduğunu ve her ayakkabı hikâyesinin bir külkedisi hikâyesi olmadığını okuyoruz. “Teessüf Ederim Muazzez”de bir erkeğin gönül yarası “Ekmek yiyemiyorum, su içemiyorum. Biri ‘aziz ol’ der de aklıma sen gelirsin diye, kuduz gibi sudan kaçıyorum Muazzez” gibi çarpıcı ifadelerle anlatılıyor. Ve “Hiç”. Sanırım yaşanan ayrılık acısının bir kadının gönül penceresinden bu kadar güçlü ifade edildiği bir metin okumadım daha önce. O yüzden bu bölümü defalarca tekrar tekrar okudum. Belki mevsimden, belki yaşanmışlıklardan… Yaşadığım bütün incinmişliklerimi bir yana bırakarak okudum ve hayatıma giren insanları ne kadar incitmiş olabileceğim gerçeği ile yüzleştim. Buradan bir alıntı yapmak, diğer cümlelere, paragraflara haksızlık olur… Bir bütün olarak okumalısınız… Benzer şeyleri “Son Attığın Kartopunun İçine Taş Sakladığını Bilmiyordum” için de söylemek mümkün… Yine de çok beğendiğim son cümleyi alıntılamaktan imtina etmeyeceğim. “Güvendiğiniz dağlara kar yağdığında, üzülmeyin. Kıç üstü oturun ve sessizce aşağı doğru kayın. Baharı görene kadar…” Ve kitabın son bölümü “Geçtiğimiz Kırk Gün”. Bu bir kurgu değil, eşini kaybetmesi sebebiyle yazarın yaşamış olduğu yalın, çırılçıplak duygular. “…hayatımın sonuna kadar uyanamayacağım bir kâbusun içine sürgün edildim.”, “Geçtiğimiz kırk gün içinde sana bir gün, bana her gün mezar kazdılar.”, “Soğuk ve ıslak beton üzerine uzanır gibi uzandım yatağın sen tarafına.” cümleleri acının boyutunu, yazarın ifade gücü ve üslubunu yeterince ortaya koyuyor sanırım. Velhasıl, kitabı alın, okuyun. Pişman olmazsınız. Sosyal medyadan da yazarı takip edin ki böyle enfes bir üsluptan her gün birkaç doz tadabilesiniz...
Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu
Göçüp Gidenler KoleksiyoncusuŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20189,2bin okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.