Gönderi

687 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 26 days
"Zaten kaybetmeyi öğrenmekten başka neydi ki yaşam?" Aslında bu cümle her şeyiyle anlatıyor bize Kuklayı. Ülkemizde cereyan eden sağ sol olayları iki kutuplu dünyanın açmazları. Bu açmaz öyle bir şey ki bugün hala o fasit dairenin dışına çıkabilmiş değiliz. 12 Eylül ve öncesini anlatıyor Kukla. Darbe sürecine giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşeli olmadığını, ideolojilerin çarpıştırması ile ülke gençliğinin enkaza dönüştürüldüğü bir Türkiye resmi çizmekte bize Kukla. Sosyalisti de Ülkücüsü de kendi inandıkları değerler ölçüsünde birbiriyle çatışmış. Ama doğru ama yanlış. Tek bir doğru var; her iki grubun içinde yer alan ülke gençliğimizin heba oluşudur. Düşünüyorum da, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadeleden sonra en fazla gençlerimizi, ülkeyi iyi yerlere taşıyacak bir nesli 12 Eylülle kaybettik. Darbeden sonra yurt dışına gitmek zorunda kalan ülkücülerin devletin karanlık eli ile Asalla terörüne karşı kullanıldığını anlatmakta kitap. Aslında ülkücüler inandıkları değerler uğruna bu işe evet dediler. Çünkü Türk devletinin Büyük Elçileri şehit edilirken sesiz kalamazdı devlet güvenlik birimleri. Ve çözüm olarak gayri nizami harp yapmak kararlaştırıldı. Yurt dışındaki ülkücülerin kapısı çalındı bu iş için. Bilmiyorum izleyen oldu mu 12 Eylül dönemini anlatan “ Ülkücüler “ belgesel filmi vardı. Orada olayları anlatan bir ülkücü şöyle bir şey söylemişti. “ Biz hükümetin bizimle birlikte olduğunu düşünüyorduk, ama 12 Eylül’de sağcısını da solcusunu da içeriye aldılar. Bir sağdan bir soldan mantığını uyguladılar. “ Bunu anlatmamdaki amaç o dönem birileri söz vermişti her iki gruba fakat sözlerini tutmadılar. Asalla için ülkücülerin kapısını çalanlar da bir dizi sözler verdi yine ülke için bir şeyler yaptılar. Yine aldatıldılar. Bataklığa giren kirlenmeden çıkamaz. Asalla’ya karşı mücadele verenlerin bazıları da kirliydi. Ama bu ülke için yaptıklarını değiştirmez. Bugün ülkücüler olmasaydı belki de Asalla ile hala mücadele veriyorduk. Tamam, kirlenmiş olanlar parayı bulunca değişmiş olanlar var. Ama ununu eleyip eleğini asan milletinin hizmetinden çıkmamış olanlar da var. Kitap ta derin devletin hizmetinde olan bir ülkücüden, üvey kardeşten bahsediyor. Ve sosyalist görüşe sahip, gazeteci diğer kardeşten. İki kardeş üzerinden dönem anlatılmış. Sonradan üvey kardeşin para için nasıl değiştiği anlatıyor. Ancak kitapta darbe öncesi dönem anlatılırken, bir tek ülkücüler silahlı olaylar yapmış gibi anlatılmış. Hâlbuki sosyalistlerin de öldürdüğü, temiz Anadolu çocukları vardı. Süleyman ÖZMENLER, Ruhi KILIÇKIRANLAR vs. Bu nokta da yazar sanki tek bir görüşü, grubu tutmuş gibi. Okurken, gözümde her niyeyse gazeteci karakteri için Soner Yalçın canlandı. Üvey kardeş karakteri de biraz Mehmet Ali Ağca’yı anımsattı bana. :)) Kitabın başında kullandığım alıntı ya değinmek istiyorum kitap çerçevesinde Ülkücüler kaybederek öğrendiler hayatı. Her dönemeçte bir söz aldılar, söz verenler sözünü unuttu. Diyeceksiniz ki kardeşim aldatıldık duygusu inanmasaydılar. O da bir çözümdü. Belki bu kez de sözlerini tutmayacaklarını biliyorlardı. Ama ülkenin başına sorun olan teröristlere karşı mücadele edeceklerdi yinede. Çünkü onlar memleketlerini, insanlarını kendilerinden fazla sevdiler. Devletlerine bağlı kaldılar. Belki de söz verenlere inanmasalar da inanmış gibi yaptılar. Çünkü devlet kutsaldır. Velhasıl kelam devletini en çok sevene en pis işi yaptırırlar.
Kukla
KuklaAhmet Ümit · Everest Yayınları · 20197.5k okunma
··
38 views
Ferah okurunun profil resmi
"Devletini en çok sevene en pis işi yaptırırlar" öyle midir Cuma gerçekten?
Mehmet Cuma ÖZTÜRK okurunun profil resmi
Genel olarak öyle bir söylem var Abla...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.