Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

120 syf.
·
Puan vermedi
Burun delikleriyle gören adam; GOGOL
Rusyada edebiyatçılar arasında çok meşhur bir söz vardır: "En uzun burun kimdeyse uzağı en iyi gören odur." derler. Şimdi siz, ben bu cümleyi söyledim diye cümlede bir mantık aramaya kalkacaksınız. Ama durun.. Yormayın zihinlerinizi, zira hiç bir mantık yok.. :) Var olan tek şey, Gogol'un yadsınamaz büyüklükteki burnu. Altı üstü büyük bir burun deyip geçmeyin, bir burun nelere kadir bir bilseniz.. Alev Alatlı " Aydınlanma Değil, Merhamet! - Gogol'un İzinde-I " adlı eserinde o büyük, devasa burun hakkında şunları yazmıştır: "Kendi burnu öylesine büyük, keskin, uzun ve hareketliydi ki, düşünebiliyor musunuz, gençliğinde alt dudağıyla burnunun ucunu yalayabiliyordu! Diyeceğim, bu burun dostumuzun en keskin ve en önemli dış organıydı. Öylesine sivri öylesine uzundu ki, bir enfiye kutusuna ellerinin yardımı olmadan dalabilirdi. Nitekim burun, hikâyelerinin laytmotifi oldu. Kokuları, hapşırmaları, horlamadarı Gogol kadar iyi tasvir eden bir başka yazar bulmak zordur!" Böyledir işte, o burun daha nelere, nasıl tasvirlere kadirdir anlatmakla bitmez. Örneğin Ölü Canlar'daki Çiçikov'u bir çoğunuz bilirsiniz. Tuhaf adamdır, köy köy kasaba kasaba gezip kendine ölü can satın alır. Eee çiftlik çiftlik gezmek kolay değil, sapı var samanı var. Hele bir de oralarda gezenlerin toza alerjisi var off... Çiçikov'un toza alerjisi var mıdır bilinmez ama o karakteri oluşturan yazarın kocaman bir burnu vardır. Bir baş kahramanı da yazarından bağımsız düşünmek olmaz.. O yüzdendir ki "Çiçikov mendiline sümkürürken trompet sesi çıkarır!" der Ölü Canlar romanında. Ve hatta aynı eserde şöyle bir sahneye yer verir, bir sarhoş diğer bir sarhoşun burnunu testere ile kesmeye kalkar.. Bu kadar da olmaz! demeyin daha neler neler... Bu "Bir Delinin Hatıra Defteri" eserinde 3 muhteşem hikaye var, üçünde de kendini apaçık belli eden burun betimlemeleri var. Şimdi durup düşünsek, burun mu bu hayal ürünlerini doğurdu yoksa bu hayal ürünleri mi bu burunu doğurdu diye, işin içinden çıkamayız. Gogol'u bulup sağından solundan bakıp burnunu bir incelemedikçe ve şu durumda da öyle bir imkanımız olmadığı için hep bir muallakta kalacak bu sorunun cevabı. Ancak şu an net olarak bildiğimiz bir şey var ki, kocaman bir burun, kocaman bir edebiyatçı doğurmuş.. Tabi ona sorsak burun nedir diye dışarı doğru fırlayan, insana ait olmayan komik bir şey, böyle... diye cevap verirdi ki öyle de söylemiştir zaten. Aynı zamanda Gogol 1820 de başladığı memurluk hayatını 1835te sonlandırıp kendini yazarlığa adamıştır. Ve bu 15 yıllık memuriyet hayatı onun yaşamında derin izler bırakmış, bunu da eserlerine çokça yansıtmıştır. Ayrıca bürokrasiyi tiye alarak yazdığı büyük komedisi "Müfettiş" eseri, büroktatik kesimin büyük tepkisini çekmiş ve onda büyük psikolojik yıkımlara sebep olmuştur. Yaşadığı bu büyük üzüntü ve bunalım sonucu Rusya'yı terk etmek zorunda kalmıştır. Rusya'dan sonra Roma'ya yerleşen Gogol en bilindik eseri olan Ölü Canlar'ı yazmıştır. Ve ardından dostumuz Dosto'dan duyduğumuz "Hepimiz Gogol'un Paltosundan Çıktık" sözünde geçen Palto eserini yayınlar. Sıradan insanların günlük yaşamlarını, acılarını, yoksulluklarını yansıtan ve dönemine damgasını vuran bu eser de yine ne yazık ki zengin, soylu ve bürokratik kesimin tepkileriyle karşılanmıştır. Halkın durumunu yansıtmaya çalışırken bir anda halkına ihanet eden adam konumuna düşmüştür Gogol. Tam da bu zamanlarda Rusya'dan acı bir haber gelir, en büyük idolü Puşkin ölmüştür. Bu onu derin bir kedere sürüklerken aynı zamanda daha çok göze çarpmasına sebep olmuştur. Peki bu durumun eserlerine ne gibi bir yansıması olmuştur? Ayrıntıya girmeden hemen ufacık bir tahlil yapalım: Kitapta yer alan burun hikayesinde başkahramanımız bir sabah kalkar, yüzünü yıkar ve burnunu yerinde göremez. Ve sokakta yürürken bir de bakar ki burnu memur kıyafetleri içinde karşısındadır. Buruna utana sıkıla yaklaşır ve: "Pardon bayım siz benim burnumsunuz." der Memur kıyafetleri içinde burun kendisinin ona ait olmadığını söyler ve oradan uzaklaşır. (Kitaptaki cümleleleri aynen aktarmadım, tırnak içini kendim yazdım. Orjinalinde geçen diyaloğu siz okuyunuz. :) ) İşte böyle Gogol'un memnuniyetsiz geçen memurluk hayatı ve kendine ait hissetmediği koca burnunun eserine/eserlerine yansıması. Hayatının son dönemlerinde Filistin'e kutsal toprakları ziyarete eder. Bu ziyaret sonucunda dine karşı ilgisi artar ve Rus halkına yeni bir yol gösterme, vizyon olma gibi misyonlar edinir. Bu esnada Ölü Canlar'ın ikinci cildini yazar, ancak kendini aşırı dine vermesiyle uzun süren açlık grevleri yapar. Doktorlar aklını yitirdiğini söylemeye başlamışlardır. Kendini ve eserlerini değersiz görmeye başlamasıyla Ölü Canlar'ın ikinci cildinin bütün el yazmalarını yakarak imha eder. Aradan 10 gün geçer, Gogol 43 yaşındadır ve hayatı son bulur... 43 yaşında ölmesine rağmen Rus edebiyatına yön vermiş, Dostoyevski gibi büyük edebiyatçıların izini sürdüğü büyük bir çığır yaratmıştır. Bu eserinde çokça bahsettiğim 3 tane hikayeye yer veriyor Gogol, 'Bir Delinin Hatıra Defteri, Burun ve Palto. Her eserinde de tüm bahsettiğim özelliklerinden izler görüyoruz ve tüm akıcılığıyla kitap sizi içine çekiyor. Okumadıysanız eğer fazla bekletmeyin derim. Keyifli okumalar dilerim.
Bir Delinin Hatıra Defteri (Palto ve Burun Öyküleriyle)
Bir Delinin Hatıra Defteri (Palto ve Burun Öyküleriyle)Nikolay Gogol · İndigo Kitap · 201755,5bin okunma
··
277 görüntüleme
Kereviz okurunun profil resmi
Çok beğendim Retro ellerine sağlık. 🙆🏻‍♀️
Büşra T. okurunun profil resmi
Okumaya ayırdığın vaktine sağlık. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.