Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

142 syf.
·
Puan vermedi
Şairlerin, yazarların, bilim insanlarının, mucitlerin, komutanların, herhangi bir mesleği yapanların neden çoğunlukla erkek olduğunu düşündünüz mü? Hatta muhtemelen bir tık daha ileri gidip erkekler olmasa medeniyetin, sanatın, toplumun gelişemeyeceğini bile düşünenleriniz vardır. Evet yukarıda yazdıklarım doğru, erkekler çoğu alanda, çoğu meslekte, statüde kadınlardan daha üst konumda yer alıp, daha fazla üretiyorlar. Çünkü onların sadece kadın oldukları için bile karşılaştıkları zorluklarla mücadele etmek gibi yükümlülükleri yok, çocuk doğurmak, ona bakmak, evin işlerini halletmek, tüm bunları yaparkende evin erkeğinin gönlünü hoş tutmak gibi bir görevi yok, doğduğu günden beri sırf cinsiyetinden dolayı geri planda kalmışlığı, sindirilmişliği yok. Aynı meslekte aynı görevde çalışsalar bile sırf cinsiyetinden dolayı daha az maaş alması gibi bir sorunu yok, sırf cinsiyetinden dolayı; gece dışarı çıkma, çok eğlenme, tek başına şunu yapma, oraya gitme, biraz ağırbaşlı ol, onu giyme, şuna gülme, hatta hamileyken sokağa bile çıkma, hatta mümkünse erkeklerin ihtiyaç duyduğu alanlar dışında yaşama. İşte bu tip söylemlerle ve düşüncelerle de hiç uğraşmadılar. Zaten yüzyıllardır kadının adı bile yoktu dünyada. Kadın; çalışamaz, boşanamaz, oy kullanamaz, babasından kocasından habersiz bir şey yapamaz, kendi hayatı hakkındaki kararları bile kendi alamazdı. Hatta nüfus sayımlarında büyükbaş hayvanlar sayılır kadın insan yerine konulup sayılmazdı. Tüm bunlar olurken de eril zihniyet çıkar, her şeyi biz yapıyoruz diye övünürdü. Özellikle geçtiğimiz yüzyılda kadınlar yeni yeni hayatta aktif olmaya; çalışmaya, üretmeye, kendi başına ayakları üzerinde durmaya başladı ki insanlık tarihini düşündüğünüzde bunun ne kadar geç kalınmış bir zaman olduğunu anlarsınız. Kadınlar hala günümüzde bile bunlardan çok da farklı sorunlarla uğraşmıyor; eril zihniyet ve bu zihniyeti benimseyen kadınlarla uğraşıyor, kendini ispat etmekle uğraşıyor, en acısı da birinin kızı, karısı, bacısı, hanımı vs olmadan birey olduğunu, insan olarak eşit şartlarda yaşam hakkına sahip olduğunu anlatmakla uğraşıyor ki maalesef dünya da, hele de bizim coğrafyamızda bunu pek aşabilmiş değil. Bide üzerine hakkını savunduğu için çeşitli damgalar yemesi de kaçınılmaz, en basit tabiriyle erkek düşmanı olmakla suçlanır, ki niyeyse özellikle bizim topraklarda kadının hakkını araması; erkek düşmanlığı, feminazi olarak algılanıyor. Halbuki ben de dahil bu konuda bu şekilde düşünen çoğu kadının derdi erkeklerle değil, zaten çoğunlukla bir cinsiyeti o şöyle, bu böyle diye genelleyen de kadınlar değil. Bizim derdimiz eril zihniyetle, sırf cinsiyetinden dolayı kendini üstün gören tarafla.. Fazla uzattım, toparlayayım; işte bu kitapta kadınların neden bunca yıldır geri planda kaldığını sade bir dille, detaylı bir şekilde anlatıyor. Kadınların, kendine ait bir oda, bir dünya kurup kimse ne der diye düşünmeden hayatını, kendi hayatını yaşaması, üretmesi, birey olması gerekliliğini anlatıyor. O yüzden okunması, anlanması gereken kitaplardan biri olarak görüyorum. Kısa da bir not söyleyeyim; bu kitap 1920’ler de yazılmış ve basılmış, biz 2000’li yıllarda hala aynı mücadeleyi veriyoruz ve ne yazık ki uzun yıllar da vermeye devam edeceğiz gibi duruyor.
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · İthaki Yayınları · 201637,8bin okunma
··
115 görüntüleme
Hicret okurunun profil resmi
Her kelimesine kadar haklısın canım👏👏çok güzel yazmışsın, bu kitabı bende çok merak ediyorum ve okuyacağım inşallah 😊
Simeran okurunun profil resmi
Yorumun için teşekkür ederim, oku mutlaka :)
the cry of silence okurunun profil resmi
Merak ettiğim bir yazardı henüz okuma fırsatı yakalayamadım ama meraklandırdınız, başından sonuna kadar o kadar güzel özetlemişsiniz ki, hele ki son cümleler ne kadar anlamlı.
Simeran okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkürler :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.